Geçen hafta hem fiziki hem ruhen yorgun olduğum için sizlerle bir arada olamadım.

Öncelikle beni her hafta yalnız bırakmayan okurlarımdan özür diliyorum. Her ne kadar depremi fiziki olarak hissetmesem de gördüğüm onca acı ve onların hikayeleri, pişmanlıklar ve çaresizliklerim beni içten içe yedi ve ruhen çöktüm. Bu hafta bir nebze de olsa da kendimi toparladım tekrar sizinleyim.

Ben ve birçok okuyucumuz deprem bölgesinden uzakta olmamıza ve depremi yaşamamış olmamıza rağmen bu denli etkilendiysek bir de depremi yaşayanları ve yakınlarını kaybetmiş insanların psikolojilerini düşünün. Şundan eminim ki birçok depremzede kurtulduğuna sevinmiyor, ölmediğine üzülüyor. Bir tek yakınımı kaybettiğimde yaşadığım acıyı düşündüğümde onlarca akrabamı, sevdiğimi, arkadaşımı ve tanıdığımı bir gecede kaybetmiş olmayı hayal dahi edemiyorum. Bir de kurtarılma ihtimalleri olmasına rağmen gözlerimin önünde yitip gittiklerini düşünemiyorum bile. Oğuzhan Uğur’dan dinlediğim bir anı beni çok etkiledi. Kadının bir tanesi enkaz altında kucağında bebeği var. Ona yardım edebilmek için çabalarlarken kadın onlara “artık gerek kalmadı bebeğim donarak öldü beni kurtarmasanız da olur” demiş. Bu nasıl bir ruh halidir hiçbirimiz anlayamayız. Bu bildiğimiz tek bir hikaye, bunun gibi yüz binlercesi belki milyonlarcası var.

Şimdi tüm bunları yaşayan insanların ne yapmasını beklersiniz? “Devlet nerede” “AFAD nerede” “yardım nerede” diye diye yakınlarını kaybetmiş insanları bundan sonra korkutabilir misiniz? Bu insanlar yakınlarının sesini duyarken kaybetmişler, ulaşamamışlar. Artık onların sesini kesmesi için bir sebep kaldı mı? Yaşadıklarından bile pişman olan milyonlarca insanımız var. Bu insanları “sus yoksa seni hapse atarız” diye tehdit etsen de “deftere yazıyorum hesabını keseceğim” desen de ne fark eder? Bu insanlar bundan korkup siner mi sanıyorsunuz? Çok yanılıyorsunuz ve hepimiz yanılıyoruz. Artık korku duvarı yıkılmış milyonlarca insanımız var. Ölenlerin, kalanların hesabını her ne olursa olsun haykıracak ve soracak milyonlarca insanımız var. Bir gecede binlerce binayla beraber milyonlarca insanın korku duvarı yıkıldı. Çünkü korkacak hiçbir şeyleri kalmadı. Henüz idrak edememiş olsak da bu afetle birlikte 99 depreminden de büyük bir toplumsal değişim yaşandı. Bu güne kadar yaşamış olduğumuz hiçbir olayla kıyaslayamayacağımız bir etkiye maruz kaldık. İlk önce deprem bölgesinde kendini gösteren ve sonra statlarda kendini hatırlatan bu korkusuzluk tüm ülkeye yayılmış vaziyette. Depremzede olsun veya olmasın artık milyonlarca insan eğer sesini çıkartmazsa bir şekilde öleceğinin farkında. Kendisi için olmasa da çevresindeki herhangi birisi için mücadele etmeye itecek bir öfkesi mevcut. Bu öfke yıllardan beri birikmiş olsa da işte o yıkılan korku duvarıyla beraber bir barajı yıkıp gelen su misali tüm herkesi kaplayacak.

Daha değineceğim birçok konu var ama bunları konuşmayı şuan için doğru bulmuyorum. Benim gündemim sadece depremdir. İnsanlar bu konuda somut adımlar atana kadar da başka bir şeyden bahsetmek ölen tüm insanlara saygısızlıktır. Bu yüzden ben de defterime not ediyorum zamanı geldiğinde diğer şeyleri de sizlere anlatacağım. Esenlikle kalın, sevdiklerinize sarılın, sesiniz hep gür olsun.