Geleneksel yaşam tarzımız bizlere benzer misyonlar yüklemiştir.

Daha çok eğitim ve öğretime önem veren anne-babanın çocuğuna yüklediği misyon öncelikle okumasıdır. Okumaya eğilimi olmadığını gören ya da geçim derdiyle iş gücüne ihtiyacı olan anne-baba ise çocuğunun çalışma yaşamına bir an önce başlamasını ister.

Her iki durumda da takip edilecek yollar benzerdir. Erkek askerlik çağı gelince ya da okul bitince askere gidecek. İşi yoksa işe girecek, evini geçindirecek konuma gelince evlenecek ve anne-babaya torun verecek.

Dikkat ederseniz burada öncelik erkeklerde, kızların yaşamı maalesef ki ikinci plana atılmakta. Oysa yaşamı düzenleyen erkeği yola getiren kadındır. Günümüzde kadınlarımız da okumakta meslek sahibi olup evin geçimine fazlasıyla katkı sağlamaktadırlar. Erkek egemen toplumda kadın ötelenmek istense de kadınlarımız kendilerini ifade etmekte ve erkeğin arkasından gitmek yerine yanında olmak çabalarını artırmaktadırlar. Kadına saygı gösteren sevgisini esirgemeyen erkeklerin daha mutlu olduğu kesindir. Kadının yapısında bir adım atana üç adım atma duygusu vardır. Kendimizle tartışırsak yanlış yapanların daha çok erkekler olduğunu görürüz. Kadınını dinleyen erkeğin işleri daha iyi olur. Çünkü kadınlar erkeklerin göremediği çok küçük detayları dahi kaçırmazlar.

Neyse yaşımız erdi evlendik. Henüz neyin ne olduğunu bilmeden de çocuk sahibi olduk. Öncelikle kız olsun oğlan olsun gelen bebek bizim evimizin misafiri. Bizleri anne-baba olma mutluluğunu tattıran savunmasız şirin sevimli misafirimiz. Başkaları hey deyince hemen savunduğumuz ama her nedense kendimizin eziyet ettiğimiz misafirimiz. Anne-baba olmak sıradan bir eylem değildir. Sorumluluk ister. Bilgilerimiz eksikse tamamlamamız gerekir.

Babasına yazdığı mektupta şunları dile getiriyordu genç adam:
"Şimdi senin babalığını sorguladığın bir dünyada benimde oğulluğumu sorguladığımı bilmeni isterim. Baba olmanın kolay olmadığını anlamak için baba olmayı beklemeye gerek yok bence. Umarım ki fena bir oğul değilim. Benim için herşeyi bir yana bırakalım şu bile yeterli. Annem de sen de bana güvenen, inanan, yapmayı sevdiğim/inandığım şeyleri yapmama (değil izin vermek) beni teşvik eden, yatırım yapan benim yatırım yapmamı sağlayan insanlar olmasanız; ben buralara böyle bir şekilde gelebileceğimi sanmıyorum."

Diğer oğul ne yazıyordu?
"Çocukları kampta eğlendiriyorum babacığım. Çocuklara eğlenceli vakit geçirme özelliğimi senden almışım sanırım. Yaz şenliklerinde az mı uğraşırdın bizi eğlendirmek için, üstelik tek başına yapardın bunları. Senin oğlun olmaktan hep gurur duydum."

Bunları evlatlarından duymak anne-babaları mutlu ederken bir başka evladın bayramlarını hüzünlü geçirmesine neden olmak da o kadar üzücü değil mi?

Yaşamda amacımız ne?

Sadece kendi mutluluğumuz mu, yoksa önce yakın çevremizle sonra tüm insanlarla güzel beklentisiz çıkarsız saygı ve sevgiye dayalı ilişkilere girmek mi?
Bugün bebek olarak gördüğümüz çocuğumuz çok kısa süre sonra nerelerde oluyor. İçinizde sevgi yoksa korku da mı yok, yaşınız ilerleyince yanıbaşınızda kim olacak bir düşünün.

Sevgi ile büyüyen çocuğunuzdan ne size ne ülkesine ne de dünyaya bir zarar gelmez. Bütün kötülükleri yapanların çocuklukları sarsıntılı geçmiştir. Çok az kısmı ders alıp aynı şeyleri yapmamak için kendini eğitir. Büyük bölümü kaybedecek bir şeyim yok nasıl olsa düşüncesiyle gözü kara her türlü olaya karışır.
Çocuklarımızın gurur duyacağı sevgiyle saygıyla andığı anne-babalar olmamız dileklerimle….

Yaz geldi sıcaklar arttı SUSUZ kalmayın.Aklınıza geldikçe değil çok sık su için….

Sağlık ve sevgiyle kalın…….