Patara’nın ününü duymayanız yoktur…

Tarih esintili kumsalı, insanlar yeni yaşamlarının kapısını aralar. Elleriniz şakanızda şöyle bir dönüp bakarsanız eğer;  arkada Likya’nın en önemli kalıntılarına kucak açan tarihi antik kenti, önde lacivertin beyaz dalgalara el verdiği muazzam ege denizi ve kıyı boyunca göz alabildiğinde uzanan, elekten geçirilip bırakılmışçasına narin ince kum denizlerini göreceksiniz, sakın şaşırmayın.  Bakir doğanın koynuna serpiştirilmiş antik buluntuların içinden, ilaç yerine kullanılan sarı kantaron otlarının fışkırdığını, yabani kekiklerinin keskin kokusu ile yeri göğü doldurduğunu, gölgesine sığınmak isteyeceğiniz tatlı su fakiri zavallı bodur ağaççıkların bolluğunu göreceksiniz,  aklınız şaşar.  Çakır dikenlerinin, yazlık giysileriniz üzerinde oranıza buranıza, olmadı kaba etinize batması an meselesidir, söylemiş olayım…

Ama, görenleri hayran bırakan bu olağanüstü Anadolu coğrafyasına AMAN diyim dikkat edin!

Neden mi?
Çünkü çeken dalgası var!

Doğası, tarihi, havası, upuzunnnn sahili, gelenin aklını başından alan halleri, gün batımına yakın güneşin oynaştığı tarihin verdiği ambiansa karşın, boğulmaya hazırlıklı olmanızı sizden istiraham ediyorum…

N’olur beni dineleyin!

Geçen yaz, yukarıdaki edebi yazı yazan biri olarak, şu nam-ı şahane Patara’da tatil yapmayı istedim. Güneş, deniz kumsal beni, çağırıyor, gel serinle, koş zaman kaybetme, uzan hadi rahatla biraz diyor sandım. 

Ve bu sebeple; cankurtaran kulesinin önünden, uygun adımlarla, okuması yazması olan, zeka durumu parlak, kendine yeter düzeyde yüzme bilen biri olmanın verdiği gönül rahatlığı ile geçtim gittim….

Cankurtaran kulesi uyarılarına aldırmadan,  kendine pek inanan faninin gururlu ifadesi yüzümde, biraz sonra yaşayacak olduğumu trajik öykünün ana karakteri olacağımı bilmeden uzadım gittim…

Cankurtaran kulesinde kim var kim yok umursamadan, omuzlarında yüksek öğrenimde görevli bir olmanın verdiği  gönül rahatlığıyla, dümdüz yürüdüm, gittim….
Patara’da o gün, etrafta kimsenin olmasına aldırmadan, aklıma zerre kadar kötülük gelmeden denize daldım, çıktım,,,Biraz sonra olacaklardan habersiz kayalıkları  inleten;  haaaaa, heeeeee, hiiiiiiii, hooooooo, höööööö, ünlü harflerden zengin kahkahalar attım,,,Ünlü sırası huuuuuuya geldiğinde artık sıramın geldiğini, Allaha seslenmeye başladığımı ünlemli kelimelerle anladım….

Kara delik misali süregen ve boğucu bir el tenimdeydi adeta. Sahilden uzaklaştıkça uzaklaştım. Takat bırakmadan üstüme abanan dalgalara esir olmamak için yanlış olsa da var gücümle kıyıya doğru yüzmeye uğraştım. Deniz yavaş yavaş ayağımın altından kayarken, dipteki kumlar beni baya- baya içine doğru çekiyor, sanki güçlü bir el beni kıyıdan çok uzaklara alıp götürüyordu. O an aklım başıma geldi. İmdat  Çeken Dalga!. Bir kulaç, bir kulaç daha, ha bi gayret bir kulaç daha, yokk yok yok daha güçlü olmalıyım böyle olmaz dedikçe, kıyıya doğru yüzmeye çabaladıkça kahpe denize yeniliyor, dalgaların biri ıskalasa diğeri  yakalıyor ve illlakiiii, daha derinlerine sürüklüyordu. El kol işaretti ile sahilde iri balina misali uzanan kocama zorda olduğumu anlatmaya çalışsam, da nafile!!!….

Kendimi tanırım, zor anlarda aklım gavur gibi çalışır. Birden beni çekip bırakan uğursuz dalgaların, ne hikmetse, dipteki kumlara hükmünün geçmediğini fark ettim…Bak senden şimdi!!!,,, eğer ayaklarımı kuma iyyiiiiice gömer, ardından gelen dalgayı da kendime siper edersem, mortu çekmeden, kıyıya vurur,  kurtulurum diye düşündüm…Ayaklarımı vidalamış gibi kuma gömdüm, üstünden aşan dalgayı fırsat bilerek kıyıya bir kerede değil, iki kerede değil üçüncüsünde çıkmayı başardım…..

Bizim ki,  hiç bir şeyden habersiz güneşlene dursun, ben boğulmadan kıyıya çıkmanın şükran duygusuyla, gurbetçileri andıran pozda, tek tek toprağı ÖPTÜM….
Birden cankurtaran kulübesinden gençten biri yanımda beliriverdi.  İyi olup olmadığı sordu,  beni geç fark ettiğini, olsa yardıma geleceğini, ama çok iyi direndiğimi ballandıra ballandıra anlattı ve ekledi; çeken dalga var uyarısı her yerde asılı hiç görmediniz mi?

Su yutmuş bozuk sesimle yanıt verdim… 

Ne yazık ki görmedim ama nasılsa yaşayarak öğrendim delikanlı sağol dedim ..

Dikkat önümüz yaz, sıcakla kapıda dikkat, çeken dalga diye bir şey hakkikatten var!