Geçen hafta Üniversitemizde Sayın Rektör Prof. Dr. Ahmet KUTLUHAN’IN moderatörlüğünde “Tıbbbın Yüzyıllık Birikimi konulu etkinlik düzenlendi.

Davetli konuklar arasında; Biruni Ünversitesi Anatomi Anabilim Dalından “Prof. Dr. Ahmet SINAV”, Ege Üniversitesi Nöroşirürji Anabilim Dalı emekli öğretim görevlisi “Prof. Dr. Mehmet Saffet MUTLUER” Gazi Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalından “Prof. Dr. Necmettin AKYILDIZ”, İstanbul Üniversitesi Dahiliye Anabilim Dalından emekli öğretim görevlisi “Prof. Dr. Nihat DİLŞEN”, Ege Üniversitesi Pediatri Anabilim Dalından Prof. Dr. “Nilgün KÜLTÜRSAY “ gibi seçkin bir kadro vardı. Bende dinleyici olarak  hazır bulundum.  Konu başlığı yüzyıllık birikim olunca biz halk sağlıkçıların 22 Kasım’da gerçekleştirmeyi istediği “Tütünle Mücadelede Yüzyıl” konulu sempzoyumun ayrıntıları aklıma, takıldı, sonra bir marş dilime dolandı…

Parla Beyaz ve Kırmızım! diye diye başladım dinlemeye…

Derken gözler; Hasan Kasapoğlu’nun loş ışıkları altındaki sahnesinde koltukları üzerinde güneş kursları misali parlayan  hocalara döndü. Soluğumuz tuttuk, anlatacaklarına dikkat kesildik… 

Aralarında kurtuluş savaşı sonrasında zaferle taçlanan Cumhuriyetimizin sıcak ve şefkatli kollarına doğanların da olduğu bu değerli şahsiyetlerden; müspet ilime olan adanmışlıklarını,  aydınlık yarın ülkülerini, tevazu ile şekillenen hayatlarını, geleceğe olan iyimser umutlarını, aydın hekim yetiştirme yolundaki azim ve kararlılıklarını dinlerken çok çok çok ama çok duygulandım….

Hocaların hocası Prof Dr Necmettin AKYILDIZ(96) konuşması şöyle idi; “Cumhuriyetle birlikte büyüdüm. Benim hayatım cumhuriyetin kopyası… Anadolunun kaz dağı eteklerinde küçük bir kasabada doğdum. Babam terziydi, kasabada bir okul vardı, okul bittikten sonra, “dükkan bize yeter ya çırak kal yada okula git dedi. O yıllarda ortaokul Çanakkale’de lise İstanbulda…

 İki öğretmenim dükkana geldiler ve beni babamdan okutmasını istediler. Parasız yatılı okulu sınavları için onay aldılar. Sınavı kazandım, üç yıl Çanakkalede üç yıl istanbul, Haydarpaşa lisesindeydim... Sonra tekrar imtihan ettiler, al sana sağlık bakanlığı bursu ile Istanbul Tıp Fakültesi….Ben yetmiş senlik hekimim. Cumhuriyetle nasıl tanıştım anlatayım. Babam ve annem ellerinde kitap defterle okul giderlerdi. Atatürkün harf devri yaptı. Babam hiç eski yazıya girmedi, yeni yazıyı takip etti. Cemal Nadir’in ilk sayfa karikatürlerinin yayınlandığı Köroğlu gazetesine abone idi. Kasabada elektirk yoktu ama gramafon vardı. Sahibinden sesi gramafon plaklardı onlar. Plaklardan biri onuncu yıl marşı idi. Atatürk’ün en sevdiği şarkı Yanık Ömer’i, Safiye Ayla’nın Çile Bülbülüm Çiley’i dinlenirdik. Temmuz ayı doğumuluyum ben, umumi çocuklar ishal olurdu. İshalle büyüdüm, annem altı yaşında okula yazdırmak istedi ama babam ishalli büyüdüğüm için güçsüz olduğumu söylerdi. “Uçkurunu çözebilir mi bu derdi”? Uçkursuz don yapıcaz, Çanakale’den lastik sipariş ettik deyince o yılım yandı, okula gidemedim. Hafızam güçlü olduğu için yazı ve harfleri hızla öğrendim. Annemim üç kızı vardı. Huriye erkek çocuk doğuramaz derledi, tekne kazıntısı son çocuk ben oldum. Benim okuyup okumyamayacağımı anneme sorarladı. Annem(Huriye) yanıt olsun diye; erkeğin feriştahını doğurdum ben, sizin gibi ağaç altı imam okutmadım, yedi mum yakmadım, herşeyi kendim yaptım, ishalli ve kara kuru olduğuma dem vurur “daha kaç kızın canın yakacak allah ne güzeller yaratıyor derdi(Devam)… 

İsmet paşa ikinci dünya harbi yıllarında Nazi Almanyasında kaçan yedi kişiyi Türk vatandaşı yaptı, birinin kitabı türkçeye çevrildi, bize dağıttı. Çok çalışırdık, hocalara kazık sorular hazırlar zora sokardık. Kendimizi bilim adamı gibi görürdük. Hastabaşı ziyaretlerimiz ve otopsilerimiz olurdu(Devam)….

Dünyanın en eski saygın mesleği, hekim olmak için tıp bilmek yetmez, doğayı sevmeli çok çalışmalı ve iyilik yapmalıdır. Tüm insanların dostu olmalıdır. Hasta kutsaldır, insan sağlığı ve tedavisi hekimin kutsal görevidir. Türk hekimi ilkelere bağlıdır. Son Covid salgını döneminde Dünya Türk hekimlerini tanıdı. Yoğun bakımda ciddi çalıştılar. Kendi hayatlarını tehlikeye atarcasına hastalara yardım ettiler(Devam)… 

İsmet paşa ikinci dünya harbinde saldırmazlık pakkı imzaladı ve yurdu harbe sokmadı. Seferberlik vardı, benim nüfusta ekmek ve patiska verilmişitir yazılı, yani kefen verilirdi(Devam)…

Türk hekimi mutluluğu baştan seçmiştir…

Tüm dünyaya yardım etmek Türk hekimin olmazsa olmaz şartıdır….

Asırlık çınarın öyküsünü çalakalem not alırken Atamızın veciz sözü “Beni Türk Hekimlerine Emanet Edin” sözü dönüp durdu zihnimde….
Salondan ayrılırken mırıldanmaya başladığım marşın eksik kalan yarısı hala dilimdeydi…
Parla Hilal ve Yıldızım!…
Parla Ülküm,  Cumhuriyetim!..(içimden geldi)
Parla 100 yaşındasın!….
(not: Davetiye linki file:///C:/Users/Nurhan/Downloads/davetiye_genel-1%20(1).pdf)