Cumhuriyetin 100. yılını kutladığımız günlerdeyiz. 

Ukranya’da patlak veren savaşın ardından Orta Doğu coğrafyasında  şekillenen vahşeti göz ardı etmeden, kadınların attığı sessiz çığlığını duyurmak istiyorum sizlere.  Nerdeyse her  gün kadın şiddeti haberine uyanır olduk şu günlerde. Duyup  kafamızı çeviriyor,  fazla önemsemiyor ama inanın yanlış yapıyoruz.

Gelin şu meseleyi birlikte masaya yatıralım,  ne dersiniz?

Düşünün, şiddet gören 0, sizin öpmeye, doyamadığınız, dokunmaya kıyamadığınız biri olabilir mesala. Siz doyamazsınız da elin adamı gözünün yaşına bakmaz indiri tokadı. 0, yemeği iyi pişmediği için yerli yersiz azarlanan, dayaktan iflahı kesilen biri de olabilir. 0, tatlı yalanlarla fuhuş tuzağına sürüklenmiş bir sahipsiz, eve ekmek getirmek isteyince “sana mı kaldı lan sözleri” ile  pişman edilenen bir eş,  yevmiyesine el koyulan bir garip,  sesi çok çıkıyor diye kapı önüne koyuluveren yaşlı komşu teyze, tacize uğrayan bir genç kadın, erkek bebek doğurmadı diye yok sayılan bir anne, yatakta işvesi az diye hor görülen nikahlı eş olabilir. O, üstüne kuma getirilen, töre cinayetine kurban giden, tecevüzcüsüyle evliliğe mecbur edilen, sevdiği oğlana kaçtı diye kurşunlanan, oyun çağında zorla evlendirilen, okula gönderilmeyen, bakire çıkmadı diye düğün ertesi aile evine yollan,  terfisi gelse bile  ertelenen bir kadın, Yani sizden biri de olabilir.  Ya da O, dediğimz,  cehenemlik olduğu muştulan bir LGBT’li birey de olabilir. 

Dijital dünyanın alıp başını gittiği, yapay zekanın gündelik hayatımıza girdiği, yeni yazılım teknolojik ürünlerin başımızı döndürdüğü şu koca dünyada; tarifini yapmakta zorlandığımız şeylerin başında gelir KADINA YÖNELİK  ŞİDDET!…
Görmezden gelinir, saklanıryok sayılır, ama O, hep vardır aslında….

Birleşmiş Milletler bu yılda 25 Kasım günü, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslarası Mücadele Günü’nü hatırlattı. Dünya Sağlık Örgütü raporuna göre; Dünyada her üç kadından biri (%30) yaşamları boyunca fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kalıyor. Partner şiddetine maruz kalan kadınların %20’si Batı Pasifik'te, %22’si yüksek gelirli ülkeler ve Avrupa'da, %25’yi Amerika kıtasında %33’ü Afrika kıtasında, %31’i Doğu Akdeniz bölgesinde, %33’ü Güneydoğu Asya'dalar…

Kadınların şiddete en fazla maruz kaldığı OECD ülkesi  “Türkiye”….  

Cumhuriyetimizin 100. Yılındayız. Ulu Önder Atatürk'ün” Türk kadınlarına kazandırdığı,  hayatın her alanındaki eşit haklar bildirgesine vurgu yapan HASUDER Toplumsal Cinsiyet, Kadın ve Üreme Sağlığı Çalışma Grubunun hazırladığı metni dikkatlice okunmanızı konusundaki ısrarımı yineliyorum.

Ve affınıza sığınarak seslenmek istiyorum;  ezber bozan politikacılar, hükümsüz kılınsa bile kadına dönük kararlar alan yargıçlar, namuslu iş insanları, ahlaklı polisler, din mensupları, sivil dayanışmaya destek veren bürokratlar, derin yoksulluğu fark eden iktisatçılar, kamudan yana tavır alan ekonomistler ve akademisyen her nerde iseniz lütfen çıkın ortaya…

Ülkenin aydınlık yarınlarına şiddet umursamazlığının gölgesini düşürmeyi istemiyorsanız eğer… 

Yüce Atamın;  Ey Kahraman Türk Kadını, sen ayaklar altında ezilmeye değil, omuzlar üstünde göklere yükselmeye lâyıksın! sözünü öksüz bırakmayın….
Olmaz mı?