“İktisatsızlık yüzünden tüketiciler çoğalır üreticiler azalır. Herkes gözünü hükümet kapısına diker. O vakit sosyal hayatın dayanağı olan ticaret, ziraat, sanat zayıflar. O millet geri kalır sükut eder ve fakir düşer. ”Bediuzzaman tüketim toplumlarının düşeceği sıkıntıları bu sözlerle anlatıyor. Evet toplumlarda aile gibidir nasıl bir ailede bir kişi çalışır diğerleri tüketirse o aile sonunda sıkıntıya düşer. İhtiyaçlarımız çok çeşitlendi ve çoğaldı bunu temin etmek için mecburen bir yarışa giriyoruz. Fakat gücümüz ve kabiliyetlerimiz sınırlı bu yüzden toplum ve aile olarak en başta tasarrufa yönelmeliyiz. Belki israf etmezsek işlerimizin bereketini göreceğiz. Aksi halde toplum ve aile olarak borçlu yaşamaktan başka çaremiz kalmıyor. Borç çevirmekte imkansıza yakın zordur. Önce yakınlarımıza komşularımıza sonra bankalar Allah muhafaza tefecilere kadar gitmek zorunda kalabiliriz. İşte bu hastalığı kökünden kurutmak bizim elimizde önce hayati ihtiyaçlarımızı tesbit edelim sırasıyla diğerlerine geçebiliriz. Hem her şey bizim elimizde bazen ailecek basit bir piknik zevki lüks otellerin yerine geçebilir. İktisatlı bir hayatla beraber üretim odaklı bir sisteme geçersek problemlerimiz bitecektir. İktisat tasarruflu olmak israf etmemek gelirimizi kontrollü harcamaktır. Gelirimizi çoğaltmak daha fazla kazanmak bizim elimizde olmayabilir. Bazen bizi aşan ekonomik daralmalar olabilir. Bazen de gerçekten nasibimiz o kadardır. Fakat harcamalarımızı giderlerimizi kontrol edebiliriz. Yoksa hepimiz devlete memur olalım işimiz garanti olsun dersek kimse üretime katkıda bulunmayacağı için neticede kıtlık ve pahalılıkla karşı karşıya kalacağız. Belki bir kültür değişikliğine gitmeliyiz memurlukta çok kutsal meslek, fakat devleti işveren bazen de bize iş vermeye mecbur bir aygıt olarak görürsek, üretmeyen sürekli tüketen bir toplum olarak neticede şu anda kendisini en rahat görenler bile fakir düşeceklerdir.. Bediuzzaman’nın dediği gibi ”Toplum iki anlayıştan çöker. Birincisi “sen çalış ben yiyeyim” ikincisi “ben tok olayım başkası açlıktan ölse bana ne” Evet ekonomi başta bütün olarak şu kısa dünya hayatımızın rahat geçmesini istiyorsak eskimeyen prensiplere bağlı kalmalıyız. Kuranı Kerim’in faizi şiddetli yasaklaması aslında tembellikle başlayan tüketim israf ve borçlanmanın sonunda düşülen bataklığa dikkat çekmek içindir. Faiz ve borç bataklığı bir başlangıç değil bir sonuçtur. Evet modern hayatın mecburiyetleri var işimiz zor bazen de toplum baskısına dayanamıyoruz, herkeste var niye bizde yok hep aklımızdaki soru. O yüzden dinimiz bize sabır şükür kanaat tevekkül gibi ilaçları öneriyor. Her şeye rağmen rızkımızı helalden kazanmaya ve iktisada devam edelim, niyetimiz sağlam olursa Allah ta bereketiyle bize yardım edecektir. “Helal dairesi geniştir keyfe kafi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur”. vesselam