Üzerinde en zor konuşulan yazılan “şey”lerden birisidir askerlik. Askerlikle ilgili az çok bir şeyler konuşulmaya başlandığında herkesim “kulak” kesilir. Dikkatlice dinler.
Bir çoklarımızın askerlikle ilgili konuşulanları dinlerken var olan ön kabullerinden konuşulanları süzmeye başlarız! Konuşanın ne anlattığından ziyade ön kabullerimizden hareket ederek bir sonuca varırız.
Belki de bu nedenledir ki, askerlik meselesi bizde şimdiye kadar pek konuşulamadı, makul, halledilebilecek basit “şey”lerin bile üzerine gitmek yerine görmemezlikten gelindi. “Mit” haline gelen uygulamalar kutsandı, içinde gizli hikmetler arandı.
Askerlikle ilgili konuşmalar, görüşler aslında bu mesleğinin daha iyi gelişmesine varsa eksikliklerin giderilmesine yarar. Her mesleğin kendi içinde problemleri, problemli uygulayıcıları olabilir, asıl sorun eleştiri olmadığında bu uygulamalar “makul” gibi değerlendirilmeye ve algılanmaya başlar, sonra da istisnalar çoğalınca kaide halini alır, var olan sorunlar daha da içinden çıkılmaz hale gelir.
Şuana kadar yazılanlar genel geçer kurallar. Asıl üstünde durmaya çalışacağımız konu; son günlerde yaşadığımız ve yılda dört kez asker sevkiyatlarının olduğu celp dönemlerinde rastladığımız askere yolcu etme konvoyları. Ve bu konvoyların sebep olduğu yaralamalı ölümlü kazalar. Geçtiğimiz hafta yeğenini askere yolcu ettiği konvoyda kullandığı arabanın devrilmesi sonucu araçta bulunan kızı vefat etti. Bir baba için en zor imtihanlardan biri olsa gerek yaşananlar, Allah bir daha yaşatmasın! Yine yıl içinde memleketin değişik yerlerinde asker uğurlamalarında benzer kazalar, kavgalar yaşandığı basında yazıl çizildi!
Asker uğurlamalarıyla ilgili 2002 yılında içişleri bakanlığı bir genelge yayınlamış fakat şimdiye kadar bir uygulanmasına rastlanılmadı!
Nüfusu yoğun, trafiği sorun olan illerde bu konvoylar arkasındaki araçları, toplu taşıma içindeki vatandaşları canından bezdiriyor! Bizzat şahit olduğum bir olay saat 23 sularında Fatih Sultan Mehmet girişinde Sabancı plazalarının önünde birkaç otomobil yolu kestiler uzun yol otobüsünden askere gidenleri indirip “en büyük asker, bizim asker” sloganları eşliğinde dakikalarca yolu kapattılar!
Yolcu otobüsündeki yolcuların çoğunluğunun bu durumun sıkıntısı yüzüne vursa da biri diğerine “gençler(!)” dediğinde! Diğer yolcu yalancı bir gülümsemeyle “evet, gençlik, olur böyle şeyler(!)” gibi sözlerle öğrenilmiş çaresizliği oynuyor! Bir yolcu çıkıp yaşananlardan rahatsızlığını dile getirmeye cesaret edemiyor, biri cesaret etse diğerlerin içindeki öğrenilmiş çaresizlik dürtüsüyle onu susturacak.
Askerlikle ilgili, asker uğurlamasında veya konvoyunda yaşanan bir sorunu bile dile getiremiyoruz. Bu durumu trafik polisi de kayıtsız kalınca, işler büsbütün çığırından çıkıyor!
Çocukluğumuzda da asker uğurlamalarına çok şahit olmuşuzdur; köyün kasabanın ileri gelenleri de dâhil toplanılır askere gidecek gençler çevresiyle ailesiyle helâlık alır dualarla, nasihatlerle adeta hacı yolcu eder gibi yolcu edilirdi!
Sıklıkla şehit haberleriyle de gündeme gelen askere yolcu etmeler geleneğimizden güç alıyorsa geleneğimizde böyle bir yolculuk yok! Geleneğimizde çevreye saygısızlık, başkalarının can ve mal güvenliğini tehlikeye atma hiç yok. Zaten askere gidenlerin asıl amacı geride kalan sade vatandaşların can ve mal güvenliğini korumak değil midir?
En basit bir meselede bile öz eleştiri kabiliyetimizi kaybedince karşımıza çok küçük meseleymiş gibi görünen olaylardan bile büyük sorunlar çıkabiliyor.
Sonuç itibariyle devlete düşen kuralları herkese eşit uygulamak, vatandaşa düşende hiçbir yanlışa “sempatiyle” bakmamaktır. Sonuçta sorunlar kartopu yumağı gibi büyüyor!
