2010 yılı da diğer yıllar gibi geçmiş zaman tanımlaması içine girdi. Artık bu yıldan bahsederken “dı”lı “mış”lı cümleler kurarak konuşacağız. Her zaman dilimi kendi içerisinde önemli olaylar-hadiseler barındırır. Bu hadiselerin önemli olması bizim ona verdiğimiz değerle ilgili. Her olay her kes için çok-az veya önemsiz olabiliyor.
    Olayların önemi insanın kendisinden başlayıp; aile, mahalle, köy, il ve memlekete göre değişebiliyor. Yine de hepimizin üzerinde kader birliği ettiği önemi itibariyle ortak hafızamızı işgal eden hadiselere kısaca göz atacak olursak:
    2010 yılı İstanbul kültür başkenti seçildi, bu haber ne kadarımız için önem arz etti. Bursaspor’un şampiyon olması, bir iki dakikalığına da olsa Fenerbahçe’nin şampiyon oldu anonsu! Geçen yılın bizi gülümseten hadiselerindendi. Basketbol takımının dünya ikinciliği de bizi sevindirdi.
Yaşanan her hadise yukarıda sıralananlar gibi mutluluk verici değildi tabi; Zonguldak’ta işçilerimizin göçük altında kalması gibi, vefat eden işçilerimizden ikisi bulunamadı, zannederim hala bulunamadı! Yine yaşanan bir deprem de 41 vatandaşımız can verdi, yıl içinde unutuldu gitti. Mavi Marmara gemisinde yaşanan dram belki de geçen yıla damgasını vuran en üzücü olaylardan biriydi. Üzücü olmasını değiştirmemekle birlikte yalnız (görünürde) iyi niyetin yetmediğini gösteren bir olay olarak tarihteki yerini aldı. Belki de Yavuz ve Midilli’nin yaşattığı sıkıntılara ramak kala sorun çözüldü.
    Taraf gazetesinin yayınladığı Balyoz darbe planı bavul içinde savcılığa verildi. Basında en çok yer alan haberlerden biriydi. Silivri’de mahkemesi devam ediyor. İki darbe, bir muhtıra, bir post modern ve bir e muhtıra yaşamış bir ülkenin kaderinde hiç şüphesiz en ilgi çeken olaylardandı!  
32 yıl aradan sonra 1 Mayıs’ı taksimde kutladık. 1977’de yaşananların ardından basının ilgi odağı oldu. Hemen her 1 Mayıs’ta Taksim’de gösteri yapmak için eylemciler fırsat aradı, polisle karşı karşıya kaldı. 77’de bir otelden atıldığı iddia edilen ve 37 kişinin ölmesine neden olan otelin camına Genç Sivillerin yazdığı pankartta en az 1 Mayıs kadar hafızalara kazındı; “Darbeci Baro, Hoş Geldin”
2010 yılı bir yönüyle CHP’liler için büyük sürprizlerin yaşandığı bir yıl oldu. Baykal’ın istifasıyla boşalan CHP genel başkanlık koltuğuna tek adayın katıldığı kurultaydan Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan seçildi. 2011 yılı da siyasette büyük sürprizlerin yaşanacağı yıl olmaya aday gözüküyor! Genel seçimler en başta 2011 damgasını vuracak! Belki de bu seçim bir sonraki Cumhurbaşkanlığını belirmede önem arz edecek!
Tarihin kader denk noktası ise referandum idi. 12 Eylül’ün yıldönümünde yapılan referandum sonuçlarına göre, halk Anayasa oylamasına yüzde 42 oranında “hayır” yüzde 58 oranında “evet” dedi.
Yukarıda yazdıklarımızdan başka çok daha önemli olaylar olmuş olabilir aklımızda kalanlar 2010’dan bunlardı
….
Yılsonu itibariyle özellikle merkezi yerlerde, (AVM’lerdeki iş yerleri)  pek çok işyeri süslendi. Alış verişi cazip hale getirecek her türlü çalışmalar yapıldı. Başlarında kırmızı başlıklarıyla palyaçodan farksız özensiz giysisiyle “Noel Baba” daha çok alış veriş yapmaları için çocukları “hoh”ladı. (yapılanlar Noel Baba’ya da saygısızlık)
Pek çok şehrin en işlek caddeleri yılbaşını kutlamak için hazır hale getirildi. İstanbul Beyoğlu’nda İstiklal Caddesi kutlamalarda her zamanki gibi birinciliği kimseye kaptırmadı. Yılbaşında kar yağmayınca suni kar yağdırma makineleri bile düşünülmüştü. Arzu edenler gönlünce eğlendi yeni yıla eğlenerek girilince yeni yıl hep öyle geçermiş(!)
 Yılbaşı akşamı bunlar yaşanırken çok da önemli olmayan bir haber düştü ajanslara; “Olay, saat 05.00 sıralarında Kocamustafapaşa Parkı'nda meydana geldi. Alınan bilgiye göre, parktaki bankta bir kişinin hareketsiz yattığını gören vatandaşlar hemen sağlık ekiplerine haber verdi. Olay yerine gelen sağlık ekipleri, şahsın durumunu kontrol etti. Yapılan incelemede şahsın öldüğü belirlendi. Olay yerine gelen polis incelemelerde bulunurken, şahsın üzerinden Şerafettin Akgül (63) ismine kayıtlı kimlik çıktı.
Yaşlı adamın soğuktan donarak hayatını kaybetmiş olabileceği ifade edildi. Yapılan incelemenin ardından şahsın cesedi morga kaldırılırken, olayla ilgili inceleme başlatıldı”.
 Kış günü sokakta kalan bir vatandaş her halde sıcaktan dert yanacak hali yoktu, soğuktan donarak öldü. Bu haber bizim için hiç de önemli değildi. Üçüncü sayfalarda küçük bir yere yerleşti gitti. “Zaten sokakta kalmıştı, ölüm belki de kurtuluşu olmuştur!” diye içimizden geçmiştir.
2010 yılında önem verdiğimiz olaylara hiç bu gözle baktık mı? Kaç çocuk sokağa düşmüştür, kaç kadın hiç birimizin istemeyeceği ortamlarda yaşamaktadır. Kaç ana-baba sokakta kalmaya mahkûm hale gelmiştir. Bunlar önemsiz olduklarından hiçbir yerde yer almadı veya sabun köpüğü gibi kayboldu gitti.
    Bu tür sosyal sorunları çözmeden toplum olarak rahat yüzü görebilecek miyiz? Yoksa eğlenceler de sadece beynimiz uyuşturup “aman sende, anı yaşa mı?” diyeceğiz. Ateş ocağımıza düştüğünde ise yanımızda kimse olmayacak, çünkü başkasının ocağı yanarken yoktuk!