Malumunuz geçen hafta içinde Uludere de 35 canımızı kaybettik. İnsani değerleri kendinde barındıran herkesin bu vahim hadise karşısında üzülmemesi düşünülemez. Hepimiz çok üzüldük. Sırtlanlar yine iş başındaydı. Bu sefer diğerlerinden daha organize idiler. Devleti ve güvenlik güçlerini ters köşeye yatıracak kadar plan proje ve strateji ile hazırlanmışlardı. Amaçları kaos kan ve ranttı. Her şey belliydi. Olay nasıl olacak kim ne yapacak ;olay sonrasında  nasıl bir tutum takınılacak. Kan ve irin çığırtkanlığı ile halk nasıl galeyana getirecek. En son akbabalar devreye girecek onlarda bu ranttan üzerine düşeni alacak. Akbabaların kim olduğunu bilmeyen yok sanırım onlar kendilerini biliyorlar. Sonra hem ülke için de ve uluslararası arenada Türkiye köşeye sıkıştırılacak. Türkiye’ye karşı kamuoyu oluşturulacak…..böyle saymakla bitmeyecek olasılıklar tek merkezden ve en tepeden müthiş bir şekilde yazılıyor çiziliyor tartışılıyor ve uygulamaya konuluyor. Ben konunun “devlet hata yaptı mı yapmadı mı.?” “Kim suçlu kim değil?”  gibi dar  çerçeveler içinde  tartışılmasının ve bir şuçlu aranmasının  çözümü tıkayacağının alenen  bilinmesi gerektiğini düşünüyorum. Nedense yapılan analizler genelde etnik temel üzerine oturtuluyor. Aslında yüzeysel bakarsanız bu hiçte yanlış değil. Çünkü o şer odağı Kötülük Merkezi ne isterse biz halk olarak öyle görüyoruz. Çünkü önümüzde bir ekran var ve o ekran bize ait değil. Hele o ekranı kontrol eden malesef bizden değil. Yani gündem bizle alakalı 75 milyon ile ama malesef kontrol bizde değil. Gündemi belirleyen değil acıdır ki belirlenen bir ülkeyiz. Devletin olayın üzerine gitmesi ve varsa aksaklıklar bir an önce sorumluların açığa çıkarılmasını istiyor herkes. Bende aynı kanaatteyim. Şer merkezinin devletin içine sızdırdığı gündem belirleyiciler her vahim hadise sonucu deşifre edilip saf dışı bırakılıyor. Ben bu hükümetin o konuda samimiyetine sonuna kadar inanıyorum. Bu olayda da eğer varsa şer sahipleri temizlenecektir. Şu kesindir ki artık köprünün altından çok sular aktı. Şer Merkezinin karşısın da İYİLİK MERKEZİ var dağ gibi. Eğer doğup büyüyen ve delikanlı olan bu merkeze her kesimden samimi bir destek olursa gündemi belirlenen değil belirleyen bir ülke olmamız kaçınılmaz bir gerçektir. Uludere bugün sadece özenle bir strateji doğrultusunda seçilmiş mütevazi ANADOLU köyü. Cenaze sahiplerine ALLAH’tan sabır dilerim. En çok üzüldüğüm saf ve temiz Anadolu insanını kim kaçakçı yapmıştı. Dini hassasiyetleri çok yüksek olan bu ar ve namus abidelerini kim ya da kimler bu hale getirmişti. Ben birileri tarafından uygulamaya konulan bu karmaşık ve açıkca söylemek gerekirse etik olmayan ticaretin bitirilmesini diliyorum. Yok eğer nefsi olarak da hareket edip de hırsına kurban olanlar varsa da bir an önce kendiyle yüzleşip İYİLİK MERKEZCİ olmalarını diliyorum. Şimdi risk alma zamanı herkes risk alacak; siyasetçi koltuğundan, sanatçı popüleritesinden, iş adamı parasından doktoru, savcısı, hakimi, profösörü, öğretmeni ve en önemlisi Anadolu insanı risk alacak ne mi yapacak iyilik taraftarı olacak. Çok zor çok basit iyiliğin safında olabilmek….. bu sayı ne kadar artarsa herkes bilsin ki şer merkezinin sesi kısılacaktır. Eğer Uludere kaymakamı risk alıp iyilik safında olmasaydı ve bir daha risk alıp taziye çadırında olmasaydı sırtlanlar ve akbabalar zil takıp oynayacaktı. Onları dışarıdan yöneten ŞER MERKEZİ de hedefine bir adım daha yaklaşmanın gurur ve kibiri ile viski ve şampanyalarını tokuşturacaklardı. Çok şükür bütün bunlar olmadı. Fakat unutmayalım ki bu ne ilk ne de son olacak. Eğer herkes üzerine düşeni yaparda strateji olarak onlardan iki adım hem önde hem de güçlü olunursa Uluderelerin bir daha yaşanmayacağından eminim. Hatta o ŞER MERKEZİ  ni yöneten ülkenin insanlarının  ve bizim ülkemizde yaşayan uzantılarının  dik duruş karşısında  kuytu köşelere kaçtığı günler çok  uzak olmasa gerek…hiçbir şey hayal değil sadece safımızı belli etmek.Kimin yanındayız  iyiliğin mi kötülüğün mü.?Geriye bi tek şey  kalıyor sadece hem  TÜRKİYEDE hem    tüm dünyada   GÜNDEMİ BELİRLEMEK
Dünya o kadar aç ki buna…
 
  Muhammet  ALA