Evet, şimdi getirsek gelecek, gel desek gelecek biz istemiyoruz… BİZ İSTEMİYORUZ!
 
Bir Denizli boşanma klasiği olan yazı serimizde duygu ile gururun yaşadıklarını yansıtacağım.
Gururun annesi duygu gelinin pişman olduğu varsayarak karşısındakilere kendi doğrularını dikte etmeye çalışmaktadır.
 
—BİZİMDE BOŞANMA MAHKEMEMİZ VAR! Diyor köylüsüne… BİZ dediğin kim?
 
Bu söz her şeyi tüm gerçekliği ile gözler önüne seriyordu. BİZ!
 
Duygu ile gururun yokluk zamanlarında nerdeydiniz SİZ?
 
Oğlunun boşanma davasına, kendinide katıyordu kocasını da, kızlarını da. Evet SİZ!
 
Demek ki bu yuvanın çöküşünün gizli kahramanlarıydınız siz!
 
Boşuna demiyordu oğlun biz duygunun kalemini aile meclisi ile ..köyde kırdık diye.
Nasıl duygu diyorsa, biz çocuklarımla boşanma kararını ortak aldık diye,
Gururda ailemle aldık diyordu. Çünkü benim ailem annem, babam ve kardeşlerim diye haykırmıştı.
 
Bu kelimeyi bizzat babalarından duyan çocukların içinde fırtınalar koparken. Aileye de çocukları annesi dolduruyor demek düşüyordu.
 
Sizce hangisi doğru aile? Hangisi aileyle alınmış karar? Duygu ve çocuklarının kimi? Gururun annesi ve babasının kimi?
 
Aile meclisi oğlunun anlattığı demagoji ye inanıyordu ya da inanmak istiyordu. Galiba işlerine öyle geliyordu. Çünkü duygu ile muhatap olunmuyordu. Çünkü duygunun önemi yoktu.
 
 Aile gururun, yuvası dağılmak üzereyken göstermediği çabalarını yıkılan gururlarının tamiri hususunda daha gayretliydi.
 
Üstün dökmenin dediği gibi 3. şahıslar her zaman motor görevini görür.
 
‘Bu çiftin sorunlarını çözelim’ diye gelen eşe dosta ağzını açmayan anne motor görevini yerine getiriyordu artık kendi sininde bir kadın olduğunu, kız evlatlar doğurduğunu unutarak.
 
Elin kızını ve ailesini ne kadar küçültürse o kadar büyüyecekti gururları.
 
‘Evi boşaltmış gitmiş benim gelin’
Teyzem, senin gelin evi boşaltmamış her zamanki gibi emre itaat etmiş.
—pılını pırtını topla defol git! Demiş oğlun.
 
İnanamadığı gerçekleri duymak istemeyen aile, inandırmak istediği yalanları anlatıyordu.
 
Bu kadar yalanla mahkemede yalancı şahit de tutarlar.
 
Hırsızın hiç mi suçu yoktu? Misali, kendilerini sorgulamaktan uzak, oğlanlarını sorgulamaktan uzak!
 
Çünkü gurur hep haklıydı, o her şeyin en doğrusunu bilir, söyler meclisinden ve ablalarından bağımsız karar alamaz lafla peynir gemisini yürütürdü.
 
Elin kızı eldi.
 
Ne kadar demagoji varsa anlatıyordu aile ama unutuyordu. Karşıdaki dinleyenler sizi de tanıyordu, elin kızını da.
 
Senin duymak istediğin yorumu sana, duymak istemediğin yorumu da ya kahvede ya komşusuna yapıyordu.
 
Kişisel algıda secicilikleri hat safhada hayat görüşleri vardı. Kızlarının yapmadıklarını gelinlerinden, oğlanlarının yapmasını istemediklerini de damatlarından beklerlerdi.
 
Gelin konuştu mu çok konuşuyor. Kız konuştu mu doğru konuşuyor. İşine gelmediğin de her kes bizi kıskanıyor.
 
 
Boşuna dememişler terazin eşit olmazsa Allah eşitler. Biliyorsunuz ilahi adalet işlerken avukata gerek yok.
 
Bence cesaret edin, sorun iyi simi doğruyu torunlarınızdan öğrenip, doğruyu söyleyin.
Birbirini kamufle eden pazarlamacı ile fırsatı ele geçince intikam alandan değil.
Ne mi değişecek; terazin darası satıcıdan yana ağır olmayacak.
 
 
EVLATLARINA AİLE OLMAYI ÖĞRETMEYEN ANNE VE BABALAR ONLARIN YALNIZLIK VE YALANLARINA ŞAHİT OLMAYA MAHKÛMDURLAR.
(yazının devamı gelecek)

- - - -