Bizler, bin kusur yıldır Anadolu’da yaşayanlar olarak kendini tanımlayan, Türk ana unsurunun yanında Kürdü, Çerkezi, Lazı, Rumu ve Ermenisi ile bir arada yaşayan bir millet mozaiğiyiz. Bu birlik ve beraberliğimizi çekemeyenler yıllardır mozaiğimizi karıştırmaya çalışıyorlar. Çarşamba günü gazetelerde haberleştirilen, Türk-Ermeni Patrikliğinden gelen yazılı açıklama, bu meselede bizlerin birbirimize nasılda et-tırnak misali bağlı olduğumuzu çok veciz bir şekilde ifade ediyor.
Anadolu’da komşudan gelen bir kap yemeğe karşılık o kabı boş göndermemek diye tarif edebileceğimiz çok güzel, zarif ve nahif bir gelenek vardır. Komşunun kabını aynıyla hatta daha güzeli ile iade etmek bu topraklarda yaşayanların hayatına hayat olmuş bir haslettir. Günümüzde her şey plastik kaplarda dağıtıldığı için belki yeni nesiller bunu anlayamaz, iade etmenin anlamını belki kavrayamaz. Ama plastik bile olsa her gelen hediyeye misli ile karşılık vermek bizde adettir. Hele ki hediye gelen aşure kabına, bizden de kendi aşuremiz konur ki komşunun da ağzı bizim aşure ile tatlansın diye düşünülür.
Aşure ki diğer inanç sahiplerinin de bildiği bir yemek olsa bile, aslen İslam ile veya Müslüman ile özdeşleşen bir gelenektir. Buna rağmen, Müslüman olmayıp başka bir dine mensup birinin de gündeminde olmasının bence yegâne sebebi bu toprakların havasını koklamış, suyunu içmiş olmasıdır diye düşünüyorum. Zira Anadolu toprakları öyle bereketli ve mübarek bir yer ki yüzlerce yıldır karıştırmaya çalışanlara rağmen hala ayakta ve dimdik. Ve tüm dünyanın imrenerek baktığı bir toprak parçasıdır. Osmanlının altı yüzyıl boyunca buraları huzurla idare etmesinin altında yatan sebepler iyi tahlil edilmelidir.
Geçen gün bir radyo programında bir müftümüzün sohbetinde şöyle bir söz söylediğini hatırlıyorum:’Gayretullah diye bir tabir vardır ve bu Allah’ın mukaddes saydığı ve mukaddes kabul edebileceği şeyleri tarif eder. Bazı günah ve hatalar vardır ki işlendiği zaman Gayretullaha dokunursa o kişi iflah olmaz. Fitne çıkarmak veya fesada sebep olacak işler yapmak bu kabil işler cümlesindendir. Zaten Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor.’Onlara yeryüzünde fitne çıkarmayın dendiğinde, bizler fitneci değiliz ancak ıslah edicileriz, derler ama dikkat edin esas fitne çıkaranlar kendileridirler, ama farkında değillerdir ‘ (Bakara 11–12).’
Bu yazı her ne kadar Fransa için yazılmış gibi olsa da bu ülkeye göz diken her kese, her kesime bir gün Gayretullaha dokunacaklarını hatırlatma maksadını taşımaktadır. Şahsi çıkarları için insanlar arasına ihtilaf tohumları atmaktan çekinmediği gibi Müslüman’ı terörist, İslam’ı da terör ile bağdaştıranlara hatırlatmak isterim ki; birlik ve selamet içinde yaşamak, Allahın bir emri olduğu gibi haddi zatında İslam da kelime olarak bunu ifade etmektedir. Günü kurtarma adına veya sadece kendini düşünerek hareket eden siyasiler ve onların yönetimindeki ülkelerin akıbetinin ne olduğu Amerikanın Irak’ta yaptıkları ile daha da belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Orada hem Amerikan hem de eski Irak yönetiminin yaptığı hataların nelere sebep olduğu bugünden bakınca çok daha iyi anlaşılmaktadır. Aynı hataların tekrarlanmaması için tarihe doğru bakmak ve ders çıkarmak gerekiyor. Birde şu gerçek var ki, ülkeler arası ilişkiler bazı zamanlar sıkıntıya girse bile halklar arası dostlukların baki olduğu ve olması gerektiği unutulmamalıdır.
