Aslında son yazım için niyetim başka bir konuydu. Ancak hem de Denizli’den öyle bir vahşeti izledik ki, bu konuyla ilgili düşüncelerimi yazmak istedim. Geçtiğimiz günlerde bir adam sokak ortasında tartıştığı eşini herkesin gözleri nünde bıçaklamaya başladı. Talihsiz kadına hiç umursamadan elindeki bıçağı salladı. Elinde kovayla bir adam olaya müdahale etmeseydi zaten kadın oracıkta canından olacaktı. Herkes bu olaya göz ucuyla bakarken, kovalı adam kendini öne attı. Bence o bir kahraman. Öğrendik ki, şiddet mağduru olan kadın hastanede hayati tehlikeyi atlatmış. Bu da bizi sevindirdi. Ülkemizde kadına yönelik şiddetin geldiği durum gerçekten içler acısı. 
İşte gerçek tablo! Eğitimden yoksun bırakılarak eve mahkum edildiği, ekonomik faaliyetinin yasal ve geleneksel birçok engelle kısıtlandığı, çalışma yaşamında bin bir haksızlık ve ayrımcılıkla karşılaştığı, toplumun en fakir kısmını oluşturduğu ve kendi kaderine terk edildiği koşullarda, şiddetin ilk hedefi de doğal olarak(!) en korumasız ve zayıf kesimi kadınlar!
Kadına yönelik şiddetin bildik hüzünlü öyküleri, geleneksel ön kabuller, toplumun ve devletin duyarsızlığı ile büyüyor. Şiddet yalnızca bedenlere zarar vermiyor, kadınların öz saygısını, ihlale direnme ve hak arama arzusunu zayıflatıyor veya yok ediyor.
Türkiye'de kadınların %97'si şiddet görüyor. Türkiye’nni bir çok noktasından aslında Denizli’de son olarak görüntülenen o fotoğraf geliyor. Sokak ortasında, insanların ve  polislerin gözü önünde vahşice bıçaklanıyor kadınlar.
Diğer yandan; namus, töre cinayetleri, koca-baba dayakları, işkence medyada magazinleştirilerek sunuluyor. Şiddete uğrayan kadının ne yaptığı, ne söylediği ya da nasıl giyindiği sorgulanıyor. Fiziksel, sözel ve cinsel şiddete uğrayan kadınların bunu hakkedip hakketmediği tartışılıyor; kurbanlar suçlanıyor, suçlular "mağdur" ilan ediliyor. Şiddet, dinsel-geleneksel önyargılarla, cinsiyet ayrımcı politikalarla ve yasalar eliyle meşrulaştırılıyor.
Bütün bunların sona erdirilmesi için…
 
Devletin kadınlara yönelik her türlü şiddet eylemini açık bir şekilde kınamasını, 
Şiddete uğrayan kadınlar için başvuru ve sığınma evlerinin sayısının artırılmasını, ücretsiz danışmanlık, psikolojik ve tıbbi destek ve yasal yardımın yapılmasını, 
Cinsiyet ayrımcı politikalar, yasalar ve uygulamaların kaldırılmasını, eylem ve eğitim projelerinin kadın örgütleriyle birlikte hayata geçirilmesini, 
Aile içi şiddeti ve genel olarak kadın ve çocuklara yönelik şiddeti önlemek için kampanyalar, ana-baba eğitim programları başlatılmasını, 
Kadınların ekonomik özgürlüğü için çalışmasının önündeki engellerin kaldırılmasını, sosyal güvenlik, parasız eğitim ve parasız sağlık hakkından yararlanılmasının sağlanmasını, 
Medyanın, kadın ve çocuklara yönelik şiddeti teşvik edici yayınlar üzerinde kendi oto-denetim mekanizmasını kurarak kadın ve çocuklara yönelik şiddeti bir malzeme olarak kullanmaktan vazgeçmesini, 
Evde, sokakta, işyerinde, gözaltında, cezaevinde yaşanan kadına yönelik şiddetin sorumlularının yargılanmasını ve caydırıcı yasal tedbirler alınmasını 
BÜYÜK BİR ZORUNLULUKTUR…Bu düzenlemelerin takibi de katı bir şekilde yapılmalıdır. Yoksa kadınlar şiddet görmeye, hayatını kaybetmeye ve toplumda ezilmeye devam edecekler…