Yapılan Açıklamada ise şu ifadelere yer verlidi; “Üniversiteler bilimsel alanlarda gelişmelere yön veren, yenilikçi eğitim-öğretim uygulamalarında öncü olan, değer üreten ve mükemmelliği esas alan kurumlardır. Geçmişte yaşanan yasaklar ve keyfî uygulamalar yerine üniversiteler, hem milletle hem de akademik ve idari ayrım yapılmadan kendi personeliyle barışmalıdır. Hedef; ufku geleceğe, kapıları millete açık üniversite olmalı ve bu mutlaka hayata geçirilmelidir. 

Üniversiteye dair yeni anlayışımız, dünyadaki ve Türkiye’deki demokratikleşmeyi ve normalleşmeyi fırsat bilerek demokratik bildiriler yazmak, gençlerin aydınlık geleceğinin önünü açacak manifestolar üretmek, resmi ideolojiye son vermek olmalıdır. Ancak, Pamukkale Üniversitesi’ndeki hukuksuzluklar, aymazlıklar ve keyfîlikler bu anlayışla tamamen çelişmektedir. 

Rektör, koltuğunda kalabilmek için kendi meselelerini kişiselleştirmekte ve bütün bunları üniversitenin meselesi hâline getirmektedir. Kişisel meselelerini, gayriahlaki yollarla FETÖ ile mücadeleyi de kullanarak çözmeye çalışıyor görünmesi hem vatan haini darbecilerle mücadeleyi zedelemekte hem de Pamukkale Üniversitesi’ni itibarsızlaştırmaktadır. 

Uzun zamandır, gerek akademik gerekse idari personel, korku kültürü ve derebeylik ile yönetilen iş ortamında çalışmaktan son derece mutsuz, huzursuz ve rahatsızdır. Birçok üniversite personeli, Rektör Hüseyin Bağ tarafından gerçekleştirilen liyakatsiz atamalar, uygulanan psikolojik şiddet, personele yönelik keyfî yer değişiklikleri ve keyfî FETÖ soruşturmaları yoluyla mobbinge maruz kalmaktadır. PAÜ rektörü, Türkiye’de mahkeme kararıyla mobbingden ceza alan ilk rektör olmuştur. 
 
Söz konusu mobbinglerin en bariz örneği, Şube Başkanımız Mehmet Baysal’a FETÖ iftirası ile açılan soruşturmadır. Rektör Hüseyin Bağ, İlahiyat Fakültesi’ne bağışlanan kayıtlı olmayan ve Müftü Ahmet Hulusi Efendi Camisi’nin ek binasındaki kullanılmayan ve kilitli olan, anahtarı cami derneği ve il müftülüğünde de bulunan salondaki atıl kitaplar arasında FETÖ iltisaklı yayınlar bulunduğu gerekçesiyle İlahiyat Fakültesi dekanı ve fakülte sekreteri şube başkanımıza soruşturma açmıştır. 

Bunun yanı sıra, üniversite kütüphane sisteminde, FETÖ’yle iltisaklı yayınevlerine ait kitaplar kayıt altında ve erişime açık vaziyette bulunmaktadır. Başkalarınca bağışlanan atıl kitaplarda hassasiyet gösteren rektör, kendi kütüphanesinden bihaber görünmektedir. Durumun vahameti bununla da sınırlı kalmamaktadır. FETÖ elebaşını doğrudan doğruya öven, FETÖ’nün faaliyetlerini yücelten ve aklayan bir kitap, hangi amaçla üniversite kütüphane sisteminde halen erişime açık bulundurulmaktadır? Kayıtlı olmayan bağışlanmış atıl kitaplar üzerinden FETÖ suçlaması yapılabiliyorsa, üniversitenin kütüphane sisteminde bulunan FETÖ yayınevlerine ait ve FETÖ’yü yücelten kitaplardan dolayı üniversite yönetimine kim soruşturma açacak, hangi işlemi uygulayacaktır? 

Bu iftira soruşturması gündeme gelince, Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, durumun vahametini ortaya koyan tweetler atmıştır. Rektör Hüseyin Bağ, bu tweetlerden sonra iki yönetim kurulu üyemizin ve bazı sendika üyelerimizin yerlerini, çalıştıkları birimlerin itirazına rağmen, değiştirerek kendilerini cezalandırma yoluna gitmiştir. 
Rektörlere tanınmış olan 13b/4 keyfî yer değişikliği uygulama maddesinin son üç yılda en çok ve fütursuzca kullanıldığı üniversitelerden biri, hatta birincisi Pamukkale Üniversitesi’dir. Rektör Bağ döneminde 100’ün üzerinde üst kademe yönetici değiştirilmiştir. Bu yöneticilerden bazılarının yerleri değiştirilmiş, bazıları görevinden alınmıştır. 

Bağ’ın üç yıllık rektörlük döneminde 4 rektör yardımcısı, 4 genel sekreter, 4 genel sekreter yardımcısı, 5 personel daire başkanı, 5 öğrenci işleri daire başkanı, 6 sağlık, kültür, spor daire başkanı, 4 idari ve mali işler daire başkanı, 7 yapı işleri teknik dairesi başkanı, 5 bilgi işlem daire başkanı, 3 hastane başmüdürü değişmiştir. Fakülte dekanları, dekan yardımcıları, yüksekokul müdürleri, müdür yardımcıları, fakülte sekreterleri, yüksekokul ve enstitü sekreterleri ile diğer idari yönetici değişikliğini saymıyoruz bile. Ayrıca, bu basın açıklamamızdan sonra rektörün hangi şube yöneticimizi nereye sürgüne göndereceğini veya hakkında nasıl bir hukuksuz işlem yapacağını da şimdiden merak ediyoruz. 

Özetle, Pamukkale Üniversitesi korku kültürüyle ve derebeylikle yönetilmektedir. Üniversite, Rektör Hüseyin Bağ’ın kişisel ihtiraslarına, keyfî uygulamalarına ve yönetim beceriksizliğine kurban edilemeyecek kadar önemlidir. 

Demokratikleşmeyi, akademik özgürlüğü, kaliteli eğitimi, güncel bilgiyi ve derinleşmiş bilinci merkeze alan, ara rejim kalıntılarından bütünüyle arınmış demokratik üniversiteye ve yükseköğretim sistemine dönük reform bir an önce yapılmalıdır. 

Bilimsel çalışmaları, araştırma-geliştirmeleriyle adını duyurması gereken Pamukkale Üniversitesi, Hüseyin Bağ döneminde maalesef liyakatsiz kadro atamaları, eşini üniversiteye sekreter olarak ataması, mobbing davaları, evrakta sahtecilik gibi konularla ülke gündeminden düşmemiştir. 
Rektör hakkında YÖK’ü göreve davet ediyor, sadece bir örneğini paylaştığımız Pamukkale Üniversitesi’ndeki haksızlık ve hukuksuzluk silsilesine son vermeye, iftiracılara karşı işlem yapmaya çağırıyoruz.” denildi.