Burada meydana gelen depremler büyük ölçüde can ve mal kaybına neden olur. Bu alanda bulunan illerimiz İzmir, Balıkesir, Manisa, Muğla, Aydın, Denizli, Isparta, Uşak, Bursa, Bilecik Yalova, Sakarya, Düzce, Kocaeli, Kırşehir, Bolu, Karabük, Hatay, Bartın, Çankırı, Tokat, Amasya, Çanakkale, Erzincan, Tunceli, Bingöl, Muş, Hakkari, Osmaniye, Kırıkkale ve Siirt’tir” dedi.

Yıllarca Denizli’de Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanlığını yaptığını, Denizli’deki ve Türkiye’deki fay hatları üzerine araştırmalar ve inceleme çalışmaları yaptığını hatırlatan İYİ Parti İl Başkanı Jeoloji Mühendisi Özer Tunçtürk, Türkiye'de yaklaşık 20 yerde deprem üretebilecek diri fayların bulunduğuna dikkat çekti. Kahramanmaraş merkezli yaşanan 7,7 büyüklüğündeki depremin çok geniş bir alanda etkili olduğunu, Cumhuriyet tarihindeki en büyük felaketlerden birinin yaşandığını anlatan Jeoloji Mühendisi Tunçtürk, “Yaşanan büyük can kayıplarına neden olan deprem Doğu Anadolu Fay Zonu üzerinde gerçekleşti; Doğu Anadolu Fay Zonu kuzeydoğudan güneybatıya doğru uzanan yaklaşık 600 kilometre uzunluğundadır ve Karlıova-Bingöl, Palu-Hazar Gölü, Hazar Gölü-Sincik, Çelikhan-Gölbaşı, Gölbaşı-Türkoğlu arasında belirgin şekilde izlenebilen 6 ana fay segmentinden oluşmaktadır. Ülkemizde 24 kentimizin, 110 ilçemizin, 500’ü aşkın mahallemizin, 5,5 ve üzeri büyüklükte deprem üreten fay zonları üzerinde yer aldığı bilinmektedir” dedi.

Denizli 1. Derece deprem bölgesinde

Türkiye'de 1. Derece deprem riski altında bulunan iller hakkında da bilgiler veren Tunçtürk, “1. Derece deprem kuşağı: tektonik kırık ve aktif kırık hatları yakınındaki alanlardır. Burada meydana gelen depremler büyük ölçüde can ve mal kaybına neden olur. Bu alanda bulunan illerimiz İzmir, Balıkesir, Manisa, Muğla, Aydın, Denizli, Isparta, Uşak, Bursa, Bilecik Yalova, Sakarya, Düzce, Kocaeli, Kırşehir, Bolu, Karabük, Hatay, Bartın, Çankırı, Tokat, Amasya, Çanakkale, Erzincan, Tunceli, Bingöl, Muş, Hakkari, Osmaniye, Kırıkkale ve Siirt’tir. Bu bölgede olan yerleşim yerleri, depreme dayanıklı şekilde yapılmadığı için, depremin yapılarda doğrudan bir takım kuvvetler oluşturmasından dolayı yapı sistemlerinin bu güçlere direnç gösterecek biçimde yapılmaları gerekir. Taşıyıcı sistem, yapı sistemi, gereç seçim ve uygulamasında izlenen bilinçsiz yaklaşımlardan dolayı, deprem güçlerine direnç gösteremeyenler yıkılmakta veya ağır hasar görmektedir. Mal ve can kayıpları oluşmakta ve bu izleri yok etmek zaman almaktadır. Aynı durumlar ilimiz Denizli’de de görünmekte ve 1. Derece deprem bölgesinde olmamıza rağmen, buna uygun yapılaşmanın olmadığı gerçeği ortada durmaktadır.” Dedi.

İmar Barışı amacından çıktı

Kaçak ve çarpık yapılaşmayı engellenmek için 1984 yılında ilk kez çıkartılan ‘İmar Affı’ nın geçen süre içinde amacından farklı olarak kullanılarak uygun olmayan yapılanmaya da göz yumulduğuna dikkat çeken Tunçtürk, “Gecekondu ve imar mevzuatına göre yapılmayan ve inşa edilmeyen yapıların mülkiyet ve uygulanma sorunlarını düzenleyen kanuna imar affı ya da imar barışı adı verilir. İmar affı, ilk defa 1984 yılında çıkarılmıştır. İmar affı, kaçak ve çarpık yapılaşmayı engellenmek için çıkarıldı. İmar affı, risk altında bulunan ve afet bölgesinde yer alan yapıların düzenlenmesi ile ilgili kanunlar çerçevesinde düzenleniyor. Ama geçen süre zarfında görüldü ki, çıkarılan bu yasa ve kanunlar amacından farklı olarak kullanılmış, uygun olmayan yapılanmaya da bu çerçevede göz yumulmuştur. Bu kanunlara sığınılarak, yapılaşmada uygun olmayan binalara, uygun olmayan kat adetlerine izinler verilmeyle, uygun olmayan zemin ve alanlara kaçak yapılan yapılara af kapsamına alınarak, ruhsat verilerek, oturum ve o yapılara hizmet izni verilmiştir. Bu izinlerin sonucunda ise, deprem, sel gibi afetlerde birçok vatandaşımızın can kaybı ile sonuçlanmıştır” dedi

Herkes müteahhit oldu

Uygun olmayan yerlere, işin ehli olmayanlar tarafından depreme uygun olmayan binaların doldurulduğunun altını çizen Tunçtürk, “Her yeri betonla doldurduk. 30 yıl önce istatistik enstitüsü Türkiye’de konut açığı var deniliyordu. Bu alanda ki açık fark edilince, ehliyeti olmayanlar, kendilerine iş arayanlar müteahhitlik alanına giriş yaptı. Gerektiği gibi denetim yapılamadı. Türkiye deprem kuşağında. Her alan depreme uygun olmayan binalarla, işin ehli olmayan kişiler tarafından dolduruldu. Binalar ‘imdat çığlığı’ atıyor. Bu alana düzenleme şart. Avrupa ülkelerinde müteahhit sayısı 12-14 bin arasında. Türkiye’de ise 380 bin müteahhit var. Önüne gelen müteahhit oluyor. Bunun denetim altına alınması gerekiyor. Her isteyen istediği şekilde müteahhitlik yapmamalı. Ondan dolayı yapılaşmada kaos ortamı var. Onca itiraza ve durumun sakıncalı olduğu bildirilmesine ve açıklanmasına rağmen bunlar dikkate alınmayarak, dikey yapılaşma şekline göz yumulmuş ve devamı sağlanmıştır. Dar alanlarda birçok konutun olması, buralarda yüzlerce insanın yaşaması, olası bir deprem anında büyük facialara yol açmaktadır. 1999 Marmara Depremi, yapı sektöründe ciddi bir değişim ve kalitenin sorgulanması gerekliliğini vurgulamıştır. Bunun üzerine yapı denetim sistemi oluşturulmuştur, ancak gelinen noktada bu sistemin, yapıları kontrol etmesi gerekirken, bu sisteminde kontrole muhtaç olduğu görülmektedir. Yapı denetim firmalarının, yapıların denetimlerini yaparken bu firmaların kontrolleri gereği gibi yapılamadığından, firmaların ticari kaygıları ile bu denetimler insafa kalmış gözükmektedir.” Dedi