Denizli Sanayici ve İşadamları Derneği, (DESİAD) “Referandum sonrası Dünya ve Türkiye” konulu bir konferans düzenledi. Anemon Otel’de düzenlenen konferansa Denizli araştırmacı Bekir Ağırdır Konuşmacı olarak katıldı. Geçtiğimiz Nisan ayında yapılan referandum sonuçlarına ilişkin en yakın tahminleri yapan Konda Araştırma Şirketi’nin Yönetim Kurulu Başkanlığını yapan Ağırdır,  şirket olarak yapmış oldukları tespitleri dinleyicilerle paylaştı. 

Konferansın açılış konuşmasını yapan DESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Okan Konyalıoğlu, Denizli’nin en büyük değerlerinden biri olan Leodikya’nın   durumunu DESİAD’ın gündemine aldıklarını belirtti. Leodikya’nın Denizlililer tarafından tam olarak Değerinin anlaşılamadığını belirten Konyalıoğlu, “Gelecekte Denizli’ye sosyal ve entelektüel getiri sağlayabilecek,  bir değerin şehrin bu kadar dışlamış olması bana çok ilginç geldi. Sahip çıkıldığında bölgemize çok faydası olacağını biz orayı ziyaretimizde gördük. Bundan sonra her arkadaş toplantımızda, aktivitemizde bununla ilgili bir kelime edelim. Leodikya’nın tamimiyle yeryüzüne çıkarılması bizim dernek olarak yapabileceğimiz bir organizasyon değil, ancak kamuoyu oluşturabilirsek daha çabuk tamamlanacak bir proje.” ifadelerini kullandı.



 KUTUPLAŞMA TÜM DÜNYANIN PROBLEMİ

Konuşmasına referandum sonuçlarının Türkiye’yi nasıl etkileyeceğini anlatarak başlayan Bekir Ağırdır, Dünyada henüz koşulsuz vatandaş memnuniyeti diyen bir devlet ve devlet adamının olmadığını vurguladı. Bütün dünyada gündelik hayat ve bilim değişirken, devlet ve hukuk nizamı bu değişime uygun bir şekilde evrilmediğini söyleyen Ağırdır, “Bütün dünyada bakın Trumplar, Putinler, Fransa’ya bakın, İsrail seçimleri, Kanada seçimleri hepsine bakın yüzde 50-50 bölünmüş bütün ülkeler hemen hepsinde aynı mesele var. Hemen hepsinde popilist, otoriter, korkuya dayanan bir sistem var. Trump’ın bile sloganı yeniden güçlenmek. Yani ‘milli birlik ve beraberlik’ lafı sadece bize ait değil, bütün dünyada var, dolayısıyla bütün dünyada bir kriz var. Biz asıl bugünkü hayatın çoğulculuğuna, hızına değişimine uygun devlet ve hukuk nizamını yaratamadık. Yaratamadığımız içinde bildiğimiz gelenekten başka da araç yok. Dolayısıyla yeniden ulus devlete dönüş gibi bir süreç yaşıyoruz. O yüzden ben buna küresel ara buzul dönem diyorum. Yani bu liderlerin hükmü bir dönem gelecek peş peşe bütün dünyada değişecek. Bugünkü hayata uygun yeni bir devlet ve hukuk nizamı kurulmadan da bu hayatı eski usul Ankara’dan yada Washington’dan yada Moskova’dan merkezden bir adamın söylediği kurallarla yönetmek mümkün değildir. Onun için bütün dünyanın böyle teorik bir krizde olduğunu düşünüyorum.” dedi.

“SURİYE DİYE KONUŞTUĞUMUZ ŞEY BENCE SURİYE DEĞİL”

Suriye’de yaşananların Suriye olmadığının altını çizen Ağırdır, “Bence konuştuğumuz şey doğu ile batının yeni dengesinin nasıl oluşacağı, İslam coğrafyasıyla Hıristiyan coğrafyası arasında dengenin nasıl kurulacağın kavgası yaşanıyor Suriye’de. Suriye bunun kod adı. Suriye diye konuşulanların içinde neredeyse Suriye yok. YPG var, Türkiye var, Rusya var, Amerika var. Dolayısıyla Arap Baharı diye ortaya çıkan şey İslam Coğrafyası ile Hıristiyan Coğrafyası arasındaki gerilimleri ortaya çıkardı, bir denge aranıyor o dengenin de nasıl kurulacağını bilmiyoruz.” diye konuştu.

“SAĞ PARTİLER KALKINMA, SOL PARTİLER MODERNLEŞME ÇABASI İÇİNDE”

Türkiye’de 200 yıla yakındır Batılılaşma çabasının olduğunu belirten Ağırdır,  “siyasi tarihimize bakarsanız adı sağ olan partiler Batılılaşmanın kalkınma hedefine sahip çıkmış adı sol olan partilerde modernleşme hedefine sahip çıkmış. İkisini bir arada savuna parti hiç olmamış. Onun için de hala laikliğin tanımı üzerine bile bir mutabakatımız yok.” şeklinde konuştu. 

TÜRKİYE GİBİ ÜLKE DÜNYADA ÇOK AZ

Türkiye’nin hem kalkınma ve modernleşme hem de küreselleşme ve demokrasileşme problemlerini bir arada yaşadığını  belirten Ağırdır, “Böyle bir ülke dünyada çok az. Örnek olarak Fransa diyelim ekonomik krizle uğraşıyor ama onlar sanayi toplumu olmanın problemlerini aşmış. Eğitim meselesini, hukuk meselesini çözmüş ülkeler olarak bilgi toplumunun problemiyle uğraşıyor. O ülkeye göre ağrının şiddeti 1, biz sanayi toplumunun problemini çözememiş bir ülke olduğumuz için bizde ki ağrı dozu 5-10 katı oluyor. Biz hem sanayi toplumu olmanın hem bilgi toplumu olmanın problemlerini bir arada yaşıyoruz." 

TÜRKİYE’DE ‘BİZ’ DUYGUSU PARÇALANMIŞ DURUMDA

Türkiye’yi yönetenlerin idaresiyle muhalefetiyle ‘Biz’ dedikleri kavramın değiştiğini belirten Ağırdır bunun çok tehlikeli bir durum olduğunu söyledi. “Bazıları biz derken o biz’in içine içki içenleri dahil etmiyor. Bazıları başörtülüleri dahil etmiyor. Başka birisi biz derken Kürtleri dahil etmiyor. Biz derken tam bir Türkiye tarif etmiyoruz. Kutuplaşma dediğimiz şey de bu. Türkiye’de seçmenlerin yüzde 60’ı Problemin içeriğine bakmaksızın kategorik olarak ikiye bölünmüş durumda. Erdoğan söylediyse doğrudur, Erdoğan söylediyse yanlıştır diye ayrılmış durumda.” dedi.

“AYNI SEMTTE BİR ARADA YAŞAYAMIYORUZ”

Kutuplaşma örneğine İstanbul’un semtlerinden örne veren Ağırdır, “Aynı şehrin içinde referandumdan örnek verecek olursak Beşiktaş’ta yüzde 82 Hayır, Başakşehir’de de yüzde 75 Evet oyu çıktı. Aynı şehrin içinde Beşiktaş’ta olanlar belli bir kümenin insanları, Başakşehir de oturanlarda belli bir kümenin insanları. Bu problem yönetilemez. Bu problem siyasi liderlerin oyu  uğruna ‘olsun canım bize ne’ denebilecek bir şey değil. Yarın yüz yüze bakacağız ve hepimiz aynı kadere uyanacağız. Bu bir ayrışma, ruhen parçalanma.” İfadelerini kullandı.  

“KÜRDE KIZ VERMEM DİYENLERİN SAYISI ARTIYOR”

Türkiye’de 14 milyon Kürt vatandaşı olduğunu Bunların 4 milyonun birinci bir Türk ile evl olduğunun altını çizen Ağırdır, “Buna rağmen anket yapıp sorduğumuz zaman her yüz kişinin 52’si bugün bir Kürt’e kız vermem diyor. Her yüz kişinin 17’si AK Parti’ye oy veren bir aileye kız vermem diyor. Her 100 adamın 17’si CHP oy veren bir aileye kız vermem diyor.  Bu yönetilebilir bir mesele değil her geçen gün de giderek büyüyor.” 

2019’A KADAR YENİ SİYASİ AKTÖRLERİN ÇIKMA OLASILIĞI ÇOK YÜKSEK

Türkiye’de yakın bir zamanda siyasi aktörlerin tamamının değişeceğini düşündüğünü söyleyen Ağırdır, önümüzdeki 2 -3 yılın sıkıntılı bir süreç olacağı görüşüne sahip olduğunu söyledi.  Referandum hakkında yapılan araştırmalar hakkında bilgiler veren Ağırdır, AK Parti seçmenin yaklaşık yüzde 10’unun ‘Hayır’ oy verdiğini MHP seçmeninin ise üçte ikilik kısmının ‘Hayır’ oyu kullandığına vurgu yaptı. Türkiye’nin 4 köşeli siyasi bir tablodan 3 köşeli bir tabloya döndüğünü söyleyen Ağırdır, referandumda ki Ak Parti MHP ittifakı devam edecek diye düşünüyorum. AK Parti MHP’yi içinde kontrol edecek. Ben 2019 başkanlık seçimlerine giderken  ki aday listelerinde Tayyip beyin karşısında Devlet Bahçeli ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun değil o gün toplumu da sarmış sarmalamış bir hareketin çıkma ihtimalini çok yüksek görüyorum. Toplum da böyle bir şey bekliyor. ‘Bu sorunlarımız bu partilerle çözülecek mi’ diye anket yaptığımız zaman topumda yüzde 45’lik bir kısım bu partilerle bu iş olmayacak diyor.” 



BU TOPRAKLARIN İNSANLARI 70 YILDIR İKTİDAR DEĞİŞTİRİYOR

Türkiye’nin siyasi tarihine bakıldığı zaman 5 tane önemli kırılma noktası olduğunu söyleyen Ağırdır, “Bir tanesi 1950, Cumhuriyeti kuran partiye karşı Demokrat Parti’yi iktidara getirmişler. Bir tanesi 1961-65, darbe yapmışsınız başbakanı asmışsınız o hareketi insanlar yeniden iktidara getirmiş. Bir tanesi 1973, muhtıra vermişsiniz Sol diye ortada bir şey bırakmamışsınız insanlar Ecevit’e yüze 42 oy vermişler. Bir tanesi de 1983. Darbe yapmışsınız 5 tane  general her gün ekranlarda parti kurmuşlar öyleyken bu halk gelmiş onların karşısında Özal’a oy vermiş. Dolayısıyla bu toplumu uslu ol ekonomik refah gelecek şeklinde yönetemezsiniz bu toprakların insanları Singapurlu ya da Güney Koreli değil. Türkiye’nin meselesi ekonomik reformlar yapabilmek için hukuk reformu, eğitim reformu yapmaya ihtiyacımız var. Bunların yanında da çok ciddi bir demokratikleşme hamlesi yapmaya ihtiyacımız var. Böyle bir hamle yapmadan Türkiye Ortadoğu tuzağından da çıkamayacak."

SEÇİMLERE KATILIM AVRUPA’NIN ÜSTÜNDE

Referanduma katılımın yüzde 85 sevilerinde olduğunu hatırlatan Ağırdır, “Bu çok yüksek bir oran. Normal şartlarda Türkiye’deki seçmenin yüzde 10’un katılma ihtimali yok. O gün hastanesindeki doktorundan, hemşiresinden, yolda olan kamyon ve otobüs şoföründen, yolcusundan dolayı seçmenin yüzde 10’unun seçimlere katılmasının imkanı yok. Yüzde 90 maksimum sınırdır. Türkiye’deki katılım Avrupa’dan çok daha yüksek. Çünkü Türkiye’de insanların kendi gelecekleri adına katılabildikleri tek mekanizma seçim. O yüzden de katılım oranı her zaman çok yüksek. Seçimlerle iktidar değişikliğini başarmış bir ülkeyiz.” 

“İŞADAMLARI ÜLKE MESELELERİNDE TARAF OLMALI”

İşadamlarının bu ülkenin meselelerinden yana taraf olma çağrısında bulunan Ağırdır, “2011 yılında Anayasa komisyonu kurulmuştu mecliste. 4 partiden de temsilciler vardı. Eğer o zamanlar işadamları konfederasyonu, dernekleri, herkes  oy verdiği tüm partilere baskı yapsaydı belki o zaman yeni bir Anayasa yapılmış olacaktı ve biz başka bir Türkiye konuşuyor olacaktık. Ama herkes bunu dışarıdan seyretti. O günkü siyasi gerekçeler nedeniyle bu Anayasa yapılmadı ve bugün bu duruma geldik. Aktörlere göre değil meselelere göre taraf alın.” ifadelerini kullandı.