DEGİAD tarafından yapılan yazılı açıklamaya göre, sürdürülebilir bir geleceğe katkıda bulunmak amacıyla kurulumuna karar verilen; karbon ayak izini azaltan, yenilenebilir, temiz ve yeşil enerji kaynağı olan güvenli ve çevre dostu Güneş Enerjisi Santralinin, DEGİAD Sadık Emre Çaputçu Yönetim Binası çatısında elektrik üretimine başladığı belirtildi.
Yapılan açıklamada, "12,6 kwp kurulu güce sahip DEGİAD Güneş Enerjisi Santralimiz, yıllık 20.066 kwh elektrik üretimi yapıyor olacak. Elektrik üretimi için Güneş Enerjisi kaynağını kullanarak yıllık 9,33 ton karbondioksit salınımının önüne geçmiş ve doğaya yıllık 22 ağaç kazandırmış olacağız.
Temiz ve güvenilir enerjiye erişimi, evrensel bir hak olarak görüyoruz. Yerkürenin ritmi ile uyumlu, yenilenebilir ve alternatif kaynakların, enerjinin geleceğini belirleyeceği bir dönüşüm sürecinden geçiyoruz.
Bağlı bulunduğumuz konfederasyonumuz, bağımsız ve gönüllülük temelinde, Türkiye’nin her bölgesinden iş insanlarının bir araya gelmesi ile kurulan TÜRKONFED, bugün 26 bölgesel, 4 sektörel olmak üzere 30 federasyon, ulusal-uluslararası 300’ü aşkın üye dernek ve 50 bini aşkın şirketi temsil etmenin sorumluluğuyla hareket ediyor. Ve kurulduğu günden bugüne, “Türkiye olarak enerji verimliliği seferberliği başlatmalıyız!” çağrısını, her platformda dile getiriyor.
Hızlı ve en düşük maliyetli enerji geçişleri; daha temiz, akıllı ve verimli enerji teknolojilerine yatırım yapılmasını gerektiriyor. Enerji verimliliğinde bir ortak akla ve ortak vizyona ihtiyacımız var.
Bu ortak akıl, ülkemizi her alanda sürdürülebilir kalkınmaya taşıyacaktır. Biz de DEGİAD olarak, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına doğru giderken, şehrimizin ve bölgemizin kalkınma dinamiklerini, bu eksende güçlendirmeye çalışıyoruz.
Son 200 yılda devletlerin enerji ihtiyacı, küresel düzeyde siyasi ve ekonomik dengeleri şekillendiren en önemli unsurlardan biri haline geldi.
Enerji ihtiyacı nedeniyle, iki kere küresel çapta savaşa sürüklenen dünyamız, bugün yine bölgesel savaşlar, çıkar çatışmaları ve güç dengesi mücadeleleri ile, büyük bir enerji krizinin de içinde bulunuyor.
Yükselen enerji ve gıda fiyatlarına, jeopolitik gerginlikler eşlik ediyor. En yakın ticaret ortaklarımızdan Avrupa Birliği ülkeleri, tasarruf ve verimlilikten, cezai yaptırımlara bir dizi tedbirler alıyor.
Enerji kaynakları sonsuz değil ve enerjide dışa bağımlı bir ülkeyiz. Sanayimiz elektrik tüketiminde yüzde 47’lik bir paya sahip. Bazı sektörlerimizde enerji kullanımı yüzde 90’lara ulaşıyor ve enerji maliyetleri, sanayimizin üzerindeki en önemli yükü oluşturuyor.
Sanayide maliyetlerin arttığı günümüzde hem tasarruf hem de katma değerli üretim ve rekabetçilik gücü artışında, enerji verimliliği çok önemli bir yer tutuyor.
Sadece ekonomiye değil, aynı zamanda çevreye de katkısı olan enerji verimliliği, düşük karbonlu bir gelecek için de yolumuzu gösteriyor.
Yeni ekonomik dönüşüm için yerküreyle, havayla, suyla ve toprakla ilişkimizi yeniden düzenlemek zorundayız. Teknolojinin daha insan odaklı, daha çevre odaklı, daha sürdürülebilir ve verimlilik artışı yarattığı, yeni bir refah toplumu yolculuğu planlamalıyız.
Tüm dünya için büyük önem arz eden bu değişim döneminde, fırsatları değerlendirmenin ve potansiyelimizi kullanmanın yolunu, “Dijital-Yeşil ve Toplumsal Dönüşüm” eksenli 3D olarak tanımlıyoruz.
Üçüz dönüşüm vizyonumuzla; dijitalleşen, yeşil dönüşüm sayesinde, su ve enerji başta olmak üzere, kaynak verimliliği ile hem cari açığı azaltan hem de yeni ihracat pazarlarında rekabet gücünü artıran, gelişmiş bir ekonomi için gelişmiş bir demokrasiyi içselleştiren, eğitimden kadına, gençlikten girişimciliğe, toplumun tüm katmanlarını dönüşümün odağına alan, Hayalimizdeki Türkiye için enerjimizi dönüştürüyoruz.
Dünyamızda enerji ve gıda krizi ile, son yıllarda artan iklim değişikliği kaynaklı afetler, çevresel sorunlar başta olmak üzere, ekonomik, sosyal ve toplumsal sonuçlara yol açıyor. Her ülke, enerji politikaları dahil, kendisine özgün reçeteler geliştirirken, riskli olarak algılanan yeşil dönüşüm, tam aksine çok önemli fırsat pencereleri açıyor.
Enerji konusuna, yeşil dönüşüm çerçevesinde, daha bütüncül ve geniş bir perspektifle bakılması gerekiyor.
Ülkemizde ihracat ve ithalat arasındaki makasın açılması ile enerji maliyeti baskısı, ekonomimizin yumuşak karnı olan, dış ticaret ve cari açığın, yani ikiz açığın tarihi seviyelere çıkacağını işaret ediyor. Özellikle doğal gaz ve elektriğe, yıl içinde gelen yüksek zamlar, işletmelerin enerji maliyetlerini artırıyor. Bu durumun sanayimiz ve iş dünyamız açısından sürdürülebilirliği çok zor görünüyor.
Geçtiğimiz haftalarda açıklanan Orta Vadeli Programa (OVP) göre Hükümetimizin, 2023 yıl sonu dış ticaret açığı beklentisi 112 milyar dolar. Enerji ithalatı beklentisi ise 71 milyar dolar. OVP hedefine göre dış ticaret açığının 65%’i enerji ithalatından geliyor.
Enerjinin su ve kaynak verimliliği ile etkin kullanılması, yani yeşil dönüşümün tüm üretim sürecine entegre edilmesi halinde, yılda yaklaşık 17 ila 20 milyar dolar tasarruf edilebileceğini hesap ediyoruz. Buna yeşil dönüşümü gerçekleştiren sanayicimizin, eko-inovasyon ile hayata geçireceği yeni ürünler yoluyla, ihracatta elde edeceği yeni pazar avantajlarını eklediğimizde, turizm sektörünün sağladığı 37 milyar dolarlık katkı kadar, dış ticaret açığımızın azaltmak mümkün. Bu nedenle yeşil dönüşümü, ‘Sanayi Devrimi’ kadar önemli bir konu olarak görüyoruz. Sanayi Devrimi’ni kaçırdık, ama yeşil dönüşüm için elimiz çok güçlü.
Bütün bu süreçler de yeşil dönüşümün her bir halkasının; insan, kurumlar ve politika yapıcıların oluşturduğu, sağlam bir ekosistem zincirinin oluşması ile gerçekleşiyor." ifadeleri kullanıldı.