SOSYAL SORUMLULUK MU? SOSYAL ZORUNLULUK MU?

Abone Ol
Herkesin ağzında bir sosyal sorumluluk projesi, yok üzerimize düşen bir vazife, toplumun taleplerine yanıt veriyoruz da, hiçbir kar amacımız yok da falan fişman…
Gerçekten sosyal devletin yok edilme aşamasının son ayaklarından biri olan bu kapitalist süreçte, toplum sahipsiz mi kalacak? Liberal zihinlerde, devletin piyasadan tamamen çekilmesi anlaşılır bir durum gibi duruyor. Peki, devletin sosyal vazifelerini kar odaklı işletmeler mi gerçekleştirecek ya da parası olan müşteri/yurttaş parasının karşılığı kadar mı hizmet satın alabilecek? Tüm bu soruların yanıtlarına çok çeşitli yanıtlar verilebilir. Devletin tahrip edilen sosyal yönünün işletmelerin halkla ilişkiler politikalarından biri olan Kurumsal Sosyal Sorumluluk projeleri ile tamirini sorgulayacağım
Günümüz işletmelerinin sürdürülebilirliği için amaç edindikleri bir olgu olan Kurumsal Sosyal Sorumluluk, halkla ilişkiler faaliyetleri çerçevesinde işletmelerin göz ardı edemeyeceği bir hale gelmiştir. Neo-liberal ekonomi de işletmeler salt teknik ve ekonomik işletmeler olarak tanımlanmayıp, sosyal kuruluşlar olarak da algılanmaktadır. İşletmelerde maksimum kar anlayışının yerini topluma sorumlu davranılma anlayışı neo-liberal ekonominin günah çıkarma anlayışı olarak önümüzde duruyor. Neo-liberal piyasa içinde sosyal yönü yok edilen devletin, çözüm üretemediği noktalarda toplumun bir parçası olan işletmelerin Kurumsal Sosyal Sorumluluk projelerine imza atması bir ahlaki ve ticari zorunluluk haline gelmiştir. 
Kuşkusuz konumuz işletmelerin sürdürülebilirliği değil ama gene de bahsetmeden geçmemekte fayda var. Toplumda artık çok kar eden değil, topluma geri dönüşümü sağlayan işletmeler daha çok seviliyor ve meşruiyeti sağlanıyor. Halk çok yatırım yapan, istihdam sağlayan, ihracat rekorları kıran firmaları değil, okul yaptıran, sağlık ocağı yaptıran, eğitim kampanyaları düzenleyen firmalara sahip çıkıyor. 
Yurttaşına okul yapamayan, sağlık ocağı yapamayan, ücretsiz eğitim ve sağlık hakkını yok sayan devlet bu görevini artık ciroları birçok ülkenin bütçesine denk çok uluslu şirketlere ve firmalara devretmektedir.
Örneğin anayasal bir hak olan eğitim hakkı artık hak kapsamından çıkarılacak adeta bir bağış, lütuf noktasına indirgenecektir. Sosyal yönü yok edilen devlet bu yönünü artık varlığını borçlu olduğu sermayedarlara devredecektir. İş yerinde çalışanının sigorta primlerini yatırmayan, çocuğunun süt parasına göz koyan işletmeler, toplumun örneğin, hastane ihtiyacını karşılayacak. Çalışanının kıdem tazminatını ödemeyecek ‘sorumlu’ işletme, gidip bölgesindeki okulöncesi eğitimi destekleyecek. Fabrikasındaki zehirli atıklar hem çalışanlarına hem de topluma zarar verecek sonra ‘sorumlu’ işletme yeşil kuşak projeleri gerçekleştirecek. Örnekler çoğaltılabilir ancak, şirketlerin sosyal sorumluluk projeleri salt bu noktalarda değerlendirilemez. Uzun vadede sosyal sorumluluk projesine imza atan işletmeler geri dönüşümü mutlaka alacaktır.
Sonuç olarak, sistemin devamlılığının sağlanması ve emek-sermaye çelişkisi arasındaki uçurumun artmaması için, sosyal yönü yok edilen devletin yerine sosyal sorumluluk projeleri ile bizleri gönüllü köleler yapan işletmeleri göreceğiz. 
{ "vars": { "account": "G-2QLCV0JSK8" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }