Kâinat Hz. Muhammet Mustafa (s.a.v)’in yüzü suyu hürmetine yaratılmıştır. Ona iman etmek ve getirdiği ilahi hükümleri kabul ve tasdik etmekte farzdır.
“Allah’a Resulüne ve indirdiğimiz Kuran’a iman ediniz”(Teğabûn-8)
“Biz seni şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik ki, Allah’a ve Resulüne inanasınız, onu savunup destekleyesiniz, onu en içten saygıyla yüceltesiniz.”(Fetih-2,9)
Allah’a ve onun ümmi peygamberi olan elçisine iman ediniz.”(A’raf-158)
Bu ayetler de gösteriyor ki, Peygambere iman etmek, yoruma mahal bırakmayacak şekilde FARZDIR. Peygambere inanmadan Müslümanlık sahih olmaz. Nitekim Kuran’ı kerimde Yüce Allah şöyle buyurmaktadır “Kim Allaha ve Peygamberine iman etmezse, muhakkak ki, biz o kâfirler için azgın bir ateş hazırladık.”(Fetih-13)
Peygamber (s.a.v) iman etmek; Onun peygamberliği ve getirdiği bütün emir, yasak ve diğer hükümleri, söylediği her şeyi kabullenmektir. Onun Allah’ın elçisi olduğunu kalple tasdik etmenin yanında, dil ile de ikrar edilmesi gerekir. Kalp ile tasdik ve dil ile ikrar birleşince iman tam olur.
Cebrail aleyhisselam, Peygambere “İslam nedir?”diye sormuş; O da cevaben, “Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in onun elçisi olduğuna şahadet etmendir” buyurarak İslam’ın şartlarını sıralamıştır. Sonra Cebrail, “İman nedir?” diye sormuş; Peygamber de “Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine inanmandır” buyurmuştur.
Resulüllah (s.a.v) bu hadisinde iman tanımı ile kalbin tasdikine olan ihtiyacı; İslam tanımı ile de, dil ile ikrarın zorunlu olduğunu ortaya koymuştur. İdeal ve kabule şayan olan da budur. Kalbin tasdiki olmadan dil ile ikrar etmek makbul olan değildir. İslam literatüründe buna “Münafıklık” denir. Bakın Yüceler yücesi Allah(cc) ne buyuruyor:
“Münafıklar sana geldiği zaman “şahadet ederiz ki, sen gerçekten Allah’ın elçisisin” dediler. Allah ta biliyor ki, sen elbette onun elçisisin. Allah o münafıkların yalancı olduklarını da biliyor (Münafikun-1)”. Çünkü söylediklerini inanarak söylemiyorlardı. Kalpten inanmadıkları için dilleri ile Peygamberimizin Allah’ın Resulü olduğunu ikrar etmelerinin onlara bir faydası olmamış ve iman dairesinin dışına çıkmalarını engelleyememiştir. Onlara ahirette mümin muamelesi yapılmayacaktır. Böylece kalpten inanmamakla iman sahibi olamamışlar ve kâfirlere katılmışlardır.
Allah’ım sen bizleri koru! Kendine kul Habibine ümmet eyle! Senin rızanı, Efendimizin şefaatini bize kazandıracak bir amel işlemeyi bize lütfeyle! Allah’ım! Kalplerin tabibi ve ilacı, bedenlerin âfiyet ve şifası, gözlerin nuru ve ışığı olan Efendimiz Muhammed’e, onun âl ve Ashabına salât eyle.
“Biz seni şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik ki, Allah’a ve Resulüne inanasınız, onu savunup destekleyesiniz, onu en içten saygıyla yüceltesiniz.”(Fetih-2,9)
Allah’a ve onun ümmi peygamberi olan elçisine iman ediniz.”(A’raf-158)
Bu ayetler de gösteriyor ki, Peygambere iman etmek, yoruma mahal bırakmayacak şekilde FARZDIR. Peygambere inanmadan Müslümanlık sahih olmaz. Nitekim Kuran’ı kerimde Yüce Allah şöyle buyurmaktadır “Kim Allaha ve Peygamberine iman etmezse, muhakkak ki, biz o kâfirler için azgın bir ateş hazırladık.”(Fetih-13)
Peygamber (s.a.v) iman etmek; Onun peygamberliği ve getirdiği bütün emir, yasak ve diğer hükümleri, söylediği her şeyi kabullenmektir. Onun Allah’ın elçisi olduğunu kalple tasdik etmenin yanında, dil ile de ikrar edilmesi gerekir. Kalp ile tasdik ve dil ile ikrar birleşince iman tam olur.
Cebrail aleyhisselam, Peygambere “İslam nedir?”diye sormuş; O da cevaben, “Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in onun elçisi olduğuna şahadet etmendir” buyurarak İslam’ın şartlarını sıralamıştır. Sonra Cebrail, “İman nedir?” diye sormuş; Peygamber de “Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine inanmandır” buyurmuştur.
Resulüllah (s.a.v) bu hadisinde iman tanımı ile kalbin tasdikine olan ihtiyacı; İslam tanımı ile de, dil ile ikrarın zorunlu olduğunu ortaya koymuştur. İdeal ve kabule şayan olan da budur. Kalbin tasdiki olmadan dil ile ikrar etmek makbul olan değildir. İslam literatüründe buna “Münafıklık” denir. Bakın Yüceler yücesi Allah(cc) ne buyuruyor:
“Münafıklar sana geldiği zaman “şahadet ederiz ki, sen gerçekten Allah’ın elçisisin” dediler. Allah ta biliyor ki, sen elbette onun elçisisin. Allah o münafıkların yalancı olduklarını da biliyor (Münafikun-1)”. Çünkü söylediklerini inanarak söylemiyorlardı. Kalpten inanmadıkları için dilleri ile Peygamberimizin Allah’ın Resulü olduğunu ikrar etmelerinin onlara bir faydası olmamış ve iman dairesinin dışına çıkmalarını engelleyememiştir. Onlara ahirette mümin muamelesi yapılmayacaktır. Böylece kalpten inanmamakla iman sahibi olamamışlar ve kâfirlere katılmışlardır.
Allah’ım sen bizleri koru! Kendine kul Habibine ümmet eyle! Senin rızanı, Efendimizin şefaatini bize kazandıracak bir amel işlemeyi bize lütfeyle! Allah’ım! Kalplerin tabibi ve ilacı, bedenlerin âfiyet ve şifası, gözlerin nuru ve ışığı olan Efendimiz Muhammed’e, onun âl ve Ashabına salât eyle.