İSTANBUL (CİHAN)- 1993’te Türkiye’de bir darbe süreci yaşandığını anlatan 'Adı Konulmamış Darbe 93' adlı kitap piyasaya çıktı. Aksiyon Dergisi muhabirlerinden Muhsin Öztürk’ün kaleme aldığı kitapta 93 yılının ilk 5 ayında meydana gelen olayların derin analizleri yapılarak, o dönem örtülü bir darbenin nasıl gerçekleştiği ortaya koyuluyor.
    Türkiye’nin terörle mücadele ve faili meçhul cinayetlerin yaşandığı bir dönem olarak bilinen 92-93-94 yıllarında örtülü bir darbenin gerçekleştiğini savunulan kitapta, Cumhurbaşkanı Demirel’e ve Başbakan Tansu Çiller’e rağmen devlet yönetiminin fiilen askere geçtiği tezi ileri sürülüyor.
Bugünlerde özellikle MHP’nin üst düzey yönetiminde ortaya çıkan kasetler paralelinde siyasetin yeniden dizaynı tartışmaları yapılırken, 1993’te de siyaset dünyasının dizayn edilmeye çalışıldığı ‘Adı Konulmamış Darbe 93’ kitapta anlatılıyor.
    Dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’in “93’te darbe yapmamıza gerek yoktu, zaten istediğimizi alıyorduk” sözünün nasıl bir karşılığı olduğu kitabın ana tezlerinden biri. Uğur Mumcu ve Eşref Bitlis suikastı, Adnan Kahveci’nin kaza sonucu Turgut Özal’ın kalp durması teşhisiyle ölümü, terhis edilen 33 Er’in şehit edilmesi, Madımak faciası ve daha pek çok olay 1993’ün ilk yarısında meydana geldi. Kitap, bütün bu olayların bir tesadüfler zinciri olmadığını ve bir sonucu olduğunu savunuyor. Bütün bunlar dönemin Cumhurbaşkanı başdanışmanı ve Başbakan’ın üç önemli danışmanından birine, faili meçhul cinayetler, Uğur Mumcu ve Susurluk araştırma komisyonu üyelerine, merkez sağ, sosyal demokrat, muhafazakar milliyetçi ve Kürt siyaseti temsilcisi milletvekillerine ve bakanlarına, merhum Cumhurbaşkanı’nın oğluna, İstanbul sermayesinin önemli bir temsilcisine, o dönem medyasının Ankara temsilcisi ve genel yayın yönetmenlerine, mafya uzmanı siyasi gözlemci bir gazeteciye ve daha bir çok kişinin şahitliğine dayandırılıyor.

‘AHMET ÖZAL, DÖNEMİN KÖŞK YAVERİ ARSLAN GÜNER’DEN RANDEVU ALAMAMIŞ’
    Darbe 93 kitabında Ahmet Özal, babasının öldüğü gün Köşk’te olan Başyaver halen Genelkurmay 2. Başkanı Arslan Güner’in kendisine 17 yıldır randevu bile vermediğini açıklıyor. Ayrıca Turgut Özal’ın ‘derin yapı’nın adamı olduğunu bildiği halde çalıştığı isimleri açıklıyor. 93’le ilgili bir soruşturma kapsamında, İtalya’da olduğu gibi yüzlerce kişinin tutuklanacağını savunuyor. Devletin hazırladığı ölüm listelerinde ismi olan, Trakya’da bir hapishanede yatan katil namzedinin isteksizliği yüzünden hayatı kurtulan, sonra devlet bakanı olan Kürt ve Alevi kökenli siyasetçi, yaşadıklarını anlatıyor. Küçüklüğünde karşılaştığı birkaç olaydan sonra uzun yıllar Alevi kimliğinin nasıl gizlemek zorunda kaldığını da...

ÖZAL'DAN ALATON’A: DEVLETİN BENİM YÖNETTİĞİMİ Mİ SANIYORSUN?
    Tansu Çiller’in danışmanlarından Şükrü Karaca hem Susurluk hem de 28 Şubat’la ilgili kayda değer analizler yapıyor. Ona göre ‘Sürekli Aydınlık İçin 1 Dakika Karanlık Eyleme' sivil bir insiyatifle başlasa bile 28 Şubat’çı cuntacıların hükümeti düşürmek için kullanılan bir psikolojik harekat için eylemine dönüşüyor.
    İshak Alaton’a göre TÜSİAD bu yıllarda askere selam çakmaktan başka bir şey yapmadı. Alaton, Özal’la yaşadığı bir diyaloğu, Özal’ın kalabalık bir toplantıda kulağına ‘Devleti benim yönettiğimi mi sanıyorsun, benim de yapamadığım şeyler var’ dediğini, neden böyle bir diyaloğa girdiğini anlatıyor.

    Eyüp Aşık, devlet yönetiminin Hizbullah’ın faili meçhul cinayetlerdeki rolüne seyirci kalışını bizatihi birinci elden kurduğu ilişkilerle izah ediyor. İçişleri Bakanı İsmet Sezgin ona “Ya Eyüp seni severim, Hizbullah diye bir şey var mı?” dediğinde Aşık, “Siz Hizbullah’tan haberdarsınız. Hatta siz destekliyorsunuz. Öyle ya inkâr ettiğinize göre.” diyor. Benzer bir diyalog DEP Milletvekili Mahmut Alınak’la Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel arasında da geçiyor, cinayeti azmettirten kişinin kimliği alenen ortaya çıkmasına rağmen nasıl terfi edişine nasıl seyirci kalındığını anlatıyor.

FAİK TARIMCIOĞLU: ÖZAL ÖLMESEYDİ DARBE OLACAKTI
    Eski Askeri hakim ve milletvekili Faik Tarımcıoğlu, Turgut Özal’ın ölmemesi halinde 93 yılında fiili bir darbenin yaşanacağını, ama Demirel’in Cumhurbaşkanı olmasıyla buna gerek kalmadığını vurguluyor.
    O yıllarda mafya uzmanlığı ile bilinen Mahmut Övür, mafya, devlet ve siyaset üçgeninde dönen dolapları, mafyanın nasıl devletin istihbarat kurumları tarafından palazlandırıldığını ve nasıl kullanıldığını anlatıyor. “Aleyhte haberler yapıyorduk, ama bu haberler onları sevindiriyordu. Sonradan anladım, o yıllarda farkına varmadan nasıl mafyaya hizmet ettiğimizi.” diyor.
    İsmet Berkan 13. Gün filmini izlemek için gittiği sinema salonunda karşılaştığı R. Tayyip Erdoğan’ın beğendiği savunma bakanı prototipini açık ediyor. Özal’ın eski bakanlarından ve devleti en iyi bilenlerden biri olarak bilinen Hasan Celal Güzel ‘kırmızı kitabı’ anlatıyor. “Devlet deyince tüylerim diken diken oluyor.’ sözü ona ait.
    Özal’ın Kürt açılımının mimarlarından Cengiz Çandar, Özal’ın o yıllarda Kürt meselesi ve Bosna katliamı ile ilgili çok yoğun ve yorgun olduğunu anlatırken, beraber yaptıkları ‘Bosna’ya girme operasyonunun’ devlet temsilcilerinde nasıl bir telaşa yol açtığını da eğlenceli bir üslupla ifade ediyor. Kitapta ayrıca Cumhurbaşkanı Sezer’in Köşk’e oturma projesinin ve dönüşümünün uzunca bir hikâyesi var.
    Zaman Kitap’tan çıkan ‘Adı Konulmamış Darbe 93’ tüm kitapçılarda raflardaki yerini aldı. CİHAN