Denizli Devlet Hastanesi Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Uzmanı Dr. Mahya Sultan Tosun, bu durumun çocuğun büyüme ve gelişmesine engel olması durumunda reflüyü hastalık olarak kabul etmek gerektiğini söyledi.

Tosun: “Fizyolojik reflü ile reflü hastalığını birbirinden ayırmak çok önemlidir. Beslendikten sonra bir çocuğun genel huzuru hiç bozulmadan, avuç içi kadar bir besini geri çıkartması fizyolojik reflüdür. Fizyolojik reflüde bebeğin büyüme ve gelişmesi normaldir ve bu reflü, bebeğin huzurunu keyfini bozmaz. Fizyolojik reflü 4. ay civarında en doruk noktasına ulaştıktan sonra 1-2 yaşında tamamen geçer. Mide ile yemek borusu arasındaki kapağın gelişimi ve normal fonksiyonunu kazanması çocuğun gelişim basamaklarından biridir.

Bu nedenle fizyolojik reflüye tedavi verilmesi gereksizdir. Kusan bir bebeğin genel bir huzursuzluğu yanında büyüme ve gelişmesi de duraklamışsa ve tekrarlayan solunum yolu problemleri yaşıyorsa reflü hastalığından söz edebiliriz” dedi.

Bebek ve Çocuklarda Reflü Belirtileri Değişebilmektedir

Tosun; “Küçük çocuklarda yemek borusunun da kısa olması nedeniyle kusma ön plandadır, yemeğe karşı isteksizlik, besin reddi, büyüme ve gelişme geriliği ile birlikte daha geri planda olan tekrarlayan solunum yolu problemleri vardır.

Büyük çocuklarda yemek borusu uzadığı için kusma kaybolur, bu kez ağız kokusu ve geğirme ön plana çıkar. Yediği ya da içtiği bir şey sonrası içimi yakıyor midemi bulandırıyor veya ağzıma ekşi-acı su geliyor gibi ifadeler ile reflü bulgularını dile getirebilir. Reflü hastalığına bağlı solunum yolu problemleri küçük çocuklara nazaran büyük çocuklarda daha ön planda karşımıza çıkar. Özellikle ses kısıklığı, ses tellerinde ödem, tekrarlayan larenjit-bronşit ve akciğer enfeksiyonları yanında kronik öksürük de reflü hastalığının bulguları arasındadır” şeklinde konuştu.

Tosun, reflüye neden olan en önemli faktörün yemek borusunun alt ucundaki kapakçığın gevşemesi olduğunu, bu kapakçığın gevşemesini tetikleyen önemli etkenin ise çocukların sık aralıklarla ve de kendilerinin istediği kadar değil annelerinin istediği kadar beslenmesi buna bağlı midenin sürekli dolu, gergin ve şiş olmasından kaynaklandığını söyledi. Reflüye neden olan diğer faktörleri ise; bozulmuş yemek borusu ve mide hareketleri, artmış karın içi basıncı (şişmanlık), bozulmuş asit temizleme hareketleri, fiziksel aktivite, ilaçlar, hormonlar, çeşitli yağlı yiyecekler, sigara dumanı, mide fıtığı ve genetik faktörler olarak sıraladı. 
 

Tedavide Çocuklarda Beslenme Düzeni Çok Önemlidir 

Tosun, hastalığın tanı ve tedavisi hakkında şunları söyledi: Reflü hastalığının tedavisinde en önemli görev anne ve babaya düşmektedir. Çünkü beslenme düzeni tedavinin en önemli ayağıdır. Ek gıdaya geçilen bir bebek artık 3 saatte bir değil, daha uzun aralıklar ile(4-5 saat) beslenmelidir. Çünkü anne sütüne göre ek gıdaların sindirimi daha zordur ve mide boşalımları yavaştır. En önemli hususlardan biri ise yatmaya 2 saat kala çocuğun karnının doyurulması bitirilmeli, dolu mide ile yatar pozisyona geçilmemelidir. O kadar net söyleyebileceğim bir durum var ki; hiç ilaç tedavisi vermeden gece sütünü kestiğimiz ve reflü bulguları düzelen çok sayıda hastamız var. Özellikle ailelerin bu konuda çok bilinçli olması gerekiyor. Daha büyük çocukların beslenmesinde aşırı yağlı ve baharatlı yiyecekler, fast-food ürünler, kafein ve kakao içeren besinler, gazlı içecekler ve turunçgillerden uzak durmak gerekir. Tedavide hekimle işbirliği çok önemlidir. İlaç tedavisi olarak mide yüzeyini koruyan, mide asitini azaltan, mide hareketlerini düzenleyen çeşitli ilaçlar kullanılabilir. İlaç tedavisi başlanmışsa bunun kısa sürmeyeceğinin bilinmesi (3-6 ay hatta daha fazla), ilaç tedavisi altında çocuklara doğru beslenme disiplininin kazandırılması çok önemlidir. Reflü hastalığının asıl tedavisi yeme-içme alışkanlığını ve yaşam tarzını değiştirmekle sağlanır” dedi.