Denizli Kadın Sağlıkçılar Derneği, Dünya Sağlık Haftası” nedeniyle düzenlenen seminer Ankara asfaltı üzerindeki Dedeman Otelde gerçekleştirildi.
DEKSAD üyeleri ve davetlilerin yoğun ilgi gösterdiği seminere konuşmacı olarak katılan  Pamukkale Üniversitesi Gıda Mühendisliği  Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emine Nur Herken Gıda Güvenliği ve  GDO konulu bilgi verdi.
Dünyada artan açlık sorununu çözeceği sloganı ile geliştirilen genetiği değiştirilmiş üretimin, amacına hizmet etmekten uzak kaldığını söyleyen Doç. Dr. Emine Nur Herken “Ülkemizin kendine yeterliliği hedefleyen bilinçli tarım politikasına ihtiyacı vardır. GDO’lu gıdalara karşı çıkmak teknolojiye karşı çıkmak gibi algılanıyor. Ancak teknolojiye karşı çıkmak kadar teknolojinin getirdiği her yeniliği sorgusuz sualsiz kabul etmek de yanlıştır. Şu an elimizde olan verilerle iyi bir risk analizi yapmamız hele hele olumlu bir sonuç çıkarmamız mümkün değildir. Çünkü bu gıdalar, tohumlarını pazarlayan şirketlerinde baskıları sonucu normal ve hiçbir sorun yaratması beklenmeyen gıdalar statüsünde değerlendirilmektedirler. Oysaki doğal yollarla üretilmesi mümkün olmayan farklı türlerin genlerini taşıyan bu ürünler asla normal gıda kategorisinde ön kabul görmemeli toksikolojik testlerden aynı süreçler takip edilerek geçmeleri halinde kabul edilebilir olmalı. Mademki bu ürünler bu kadar güvenli bir çok ülkede getirilen kotalar, sınırlamalar daha ekonomik olarak sunulmasına karşılık tercih edilmemelerinin altında yatan nedenler araştırılmalıdır” dedi. 

GDO konusunda halkın bilinçlenmesi gerektiğinin altını çizen Herken, “Aceleye getirme ve yeterli donelere bile sahip olamadan ihtimaller ışığında koca bir toplumu ve ülkeyi ilgilendiren bu konuda hemen karar vermek yanlıştır. Genetik araştırmalar artık silaha bile dönüşebilecek ve bizim tespit edemeyeceğimiz belki yıllar sonra etkisini  görebileceğimiz nitelikte ürünlerin üretilebileceğini göstermektedir. İthal tohumlara izin verilirken  tespiti yapılan hedef genler dışında tespit edilemeyen farklı genler de kullanılabilir kuşkusu ve bilinciyle her aşamadan temize çıkması mümkün olabiliyorsa  kabul edilmelidir. Tohum ithalinde yemlik bile olsa bunu gözardı edemeyiz. Sonuçta hayvanlar da can taşımakta ve onlara zarar verebilen bir unsur eninde sonunda insanlara da zarar verecektir. Üstelik sözkonusu olan konu tek boyutlu değildir. Sağlıkla ilgili boyutu, insan hakları, hayvan hakları, ekolojik dengenin korunması, siyasi, ekonomik, sosyal boyutlarıyla birlikte ele alınması gereken bir konudur. Toplumun GDO’lu gıdalar hakkında bilinçlenmesi, konuyla ilgili bilgi altyapısına sahip olması önemlidir. Bugün Türkiye de GDO’lu yemle beslenen hayvanlar gıda olarak kullanılmaktadır.  Ancak kısa zaman önce olumlu bir gelişme yaşanmış, 24 Aralık 2013’teki Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararı birçok çevre tarafından olumlu karşılanmış, alkışlanmıştır. Karardan, hayvan beslenmesinde artık GDO’lu yemlerin kullanılamayacağı sonucu anlaşılmaktadır” diye konuştu. 

GDO’lu gıdaların güvenliğine yönelik olumlu ve genel bir değerlendirme yapmanın  mümkün olmadığını dile getiren Herken şöyle konuştu:  “Ürünlere, herbisit ve böcek, virüs, bakteri ve diğer zararlılara karşı dayanıklılık kazandırmak Mevcut türlerdeki ürün verimini artırmak, hasat sonrası kayıpları azaltmak, Geç olgunlaşma sağlamak, Erkek kısırlık, Ürünleri soğuk, sıcak, kuraklık ve tuzluluk gibi etkenlere karşı daha toleranslı hale getirmek, Ürünlerin toprak verimliliğini azaltmasını önlemek, gıdaların besleyici değerini yükseltmek,  meyve ve sebzelerin raf ömrü ve organoleptik kalitelerinin arttırılması gibi. Besin kalitesindeki değişikliklerin hedef olan ürün dışındaki etkileri bilinmiyor. Allerjik reaksiyonlar ve toksik etkiler giderek artmakta. Hayvanlarda yapılan deneylerde kansere, iç organlarda küçülmeye, savunma hücrelerinde bozulmaya, kısırlığa, erken ölüme, ve daha birçok hastalığa neden olduğuna dair çok sayıda çalışma görülmekte. GDO’lu pamuk, mısır gibi ürünleri üretiminde çalışan insanların bu ürünleri yemeseler de alerji, astım gibi artan şikayetlerinin artması sözkonusu. Gen patentleme ve  DNA’nın özelleştirilme endişesi var. Dünya genelinde GDO  gıdaların etiketlenmesi ile ilgili engeller ve kaygılar var. GDO’lu tohumların çevrede doğal yapıyı bozma endişeleri var. GDO’lu tohumu ve tarım ilacını pazarlayan büyük şirketlerin tekelleşmesi ve çiftçilerin iflasına neden oluyor olması gündemde. Biyolojik ve genetik çeşitliliğin tehdidi sözkonusu. Dini, kültürel ve etik kaygılar giderilememekte. Bütün bunların ışığında GDO’lu gıdaların güvenliğine yönelik olumlu ve genel bir değerlendirme yapmak kesinlikle mümkün değildir.