Denizli Devlet Hastanesi çocuk endokrinoloji uzmanı Dr. Selda Ayça Altıncık, diyabetin vücudun yeterli insülin üretememesi veya üretilen insülinin etkinliğinin azalması sonucu oluştuğunu söyledi. Çok su içme, çok idrara çıkma, ağız kuruluğu ve kilo kaybının, bu hastalığı belirtileri olduğunu kaydetti.

Türkiye'de her yıl yaklaşık 2 bin 500 çocuğa diyabet teşhisi koyulduğunu vurgulayan Uzm. Dr. Altıncık, “Bu şikâyetleri olan çocukların, mutlaka en yakın sağlık kuruluşunda kan şekeri ölçtürmesi önerilir. Diyabet tanısı, rastgele bakılan kan şekerinin 200 mg/dl üzerinde saptanmasıyla koyulur. Erken tanı ile hastanın, hayati tehlikesi olan diyabet komasına girmesi (şeker koması) engellenebilir. Tip-1 diyabetin tedavisinde insülin kullanılır. Tedavinin amacı, kan şekerinin kontrolünü sağlamak ve hastalığa bağlı gelişebilecek komplikasyonları (göz, böbrek, sinir sisteminde oluşabilecek bozukluklar) önlemektir. Diyabette dengeli beslenme ve düzenli fiziksel aktivite, en az insülin tedavisi kadar önemlidir.” dedi.

Diyabet teşhisi koyulan çocukların, hastalıklarını inkar ettiğini ancak bu durumun normal olduğunu anlatan Selda Ayça Altıncık, “Yaşam boyu sürecek bir hastalık olan diyabet tanısı almak, çocuk ve ailede hastalığı inkar etme, öfke, depresyon, korku ve kaygı gibi psikolojik tepkilere yol açabilir ancak bu durum doğaldır. Hastalığa uyum süreci atlatıldıktan sonra psikolojik tepkiler de azalır. Çocuğun hastalığını arkadaşlarıyla paylaşması, hastalık hakkında bilgi düzeyini arttırması, diğer diyabet tanılı çocuklarla sosyal paylaşımları bu tepkilerle başetmeyi kolaylaştırır.” diye konuştu.