Eski zamanlarda hekimlik sanatı henüz tam ilerlememiş, hastalık nedir, ne değildir bilinmez iken, halktan kişiler bin müsubet savmak için türlü işler yaparlarmış. Doğum yapacak kadına iblis musallat olmasın anne kadın zai olmasın, bebek anne kokusu ile büyüsün diye sağ koluna, dualar yazılırmış. Sadece bu değil yollar uzun, kış karlı, çetin olunca, yolcunun bileklerine gidip te dönsün, varıp ta kavuşsun diye dua yazmak icap etmiş. Halk yoksul biçare olunca, hırsıza uğursuza karşı evi korumak lazım gelir, muskalar yazılır olmuş. Eee canım, köpek var, kurt var, çakal var, kedi tırmalar, yılan dolanır, akrep sokar, bişey yapmaz gerek demişler. Duanın tılsımı, büyüsüyle korunmayı seçmiş Anadolu insanı . Adet olmuş, çok kabul görmüş…Ya kitaplara dadanan böcekler, kurtçuklar a ne demeli? Osmanlı hat sanatının o canım, paha biçilmez, değeri ölçülmez, kağıt üzeri el yazmaları, el nuru göz bebeği minatürler, ciltli ciltsiz kültür hazinesine, onlara ne yapmalı?. Ortada kitap kurundun şahı dolanıyor. Aman dikkat, kitabın başından bir başlıyor sonuna kadar azar bozar, bugün az yarın fazla yiyip bitiriyor. Tırtıklanan tırtıklana kevgire dönen bir kitabın değeri kalır mı?.
İşte bu dua Osmanlı zamanından kalma, bir tılsım, büyülü söz, usta bir kurtarış, naif bir yakarış. Kitabın ruhuna musallat olan ne varsa işte sana gelsin….
“Ya kebikeç , Ya Kitapların Şahı. "El-Muhtâç ilâ rahmeti rabbihil-Ğafûr" ya da "Ğufira zenbuhû"
Kitaplara musallat olan sen, ey kurtçuk. Uzak dur benden ve beni seven harflerden, sözcüklerden. Dizi dizi kitaplarımın arasında dolaşma sakın. Yanılıp ta tadın bakma, burada sana ekmek yok. Kağıt mı ister canın, başka yere canım. Mürekkep mi canın çekti, burada kalmadı, yok taze bitti. Şu satırlar, yorum kokan, ezber bozan mısraları, yenimlik mi sandın. Yanıldın. Uzak dur, her sayfasına kurban olduğum, koklayıp doyamadığım, okuyup kanamdım, yudum yudum içtiğim kütüphanemden. Senin için değil bunlar. Hem öğrenemedin mi daha, başkasının malına zara verilmez böceğim.Bak bu ilk ve son ihtarım sana. Her satır, harf sözcük efendimizin hiyasinde, de git nereye istersen. Belanı benden bulma. Çünkü ben kitapla aydınlandım, açıldı can evim , yüreğim, nefes aldı zihnim, her zerrem. Ben kitapla düşündüm, taşındım, sorguladım. Yok sana burada bir lokma yemek! Hadi uğurlar olsun.
“Ya Kebikeç” Gözünü seveyim “Elini yakamdan çek”
Sizlere hayır dolu, barışa gebe, kardeşlik şerbeti ikramlı, yeni bir yıl dilerim