Malum kış, geldi gitmek bilmedi.  Ne iştir bilinmez, bu yıl kar Denizli’yi çok sevdi. İlk gün, sabah hava kapandığında, aslında anlamam lazımdı. Bunun sonu iyi değil, bu kara bulutlar gökyüzünü şöyle bi  kaplayıp geçemeyecekler, esip  gürlemeyecek, şimşek çıkarmayacak orasından burasından.  Yağacaktı tabiî ki.. Islatacak gördüklerini,  toprağı, kana cana boyar gibi,  doyuracak, suyunu içtirecek, ağaçları çiçek açtıracak,  meyvelerini suyla dolduracak, nehirleri gürletecek, dereleri çoşturacak, hayat  katacak yaaa, yaşatacak..Siz öyle sanın. Bir süredir birlikte eve yardım için gelen kadınımla bunları konuşur, arka balkonu der top eder, eskileri çuvala doldurup yenilere yer açarken, bi baktıp  kar başladı. Öyle böyle değil lapa lapa, aha yumruğum kadar kocaman kar başladı. Tutmaz bu dedik, ,iki kadın, Denizli’ye kar peheyyy ne zaman yağdı da tuttu, yağar geçer, saman alevi gibi söner bu soğuk dalgası, beyaz örtü serer sonra, yel alır gibi toplar götürür  dedik, gülüştük; aman yarabbi, arkamızı bi döndük baktık ki, biz bunları söyler  gülerken  her taraf mertlerce kar olmuş. 
    Karı hem severim hem sevmem. Pencere önü manzarası iyidir, insana yakın görünür. Hani sev beni, bak sana neler neler  veriririm, al beni  al, der gibi gideri vardır hergelenin;  iş başa düşünce zordur. Mesela  hergün  50 dakika karda yürüyerek  hizmette gidin gelin. Bir yandan dağ gibi kar ayaklarınıza dolanır, yara yara ancak tek adım yol alırsınız, tenha köşelere sinmiş, kedi köpek var mı diye sağı solu gözetir durusunuz, öte yandan yün atkının uç kısmından göre bildiğiniz kadarı ile, sağı solu kesip, uğursuzun teki musallat olmasın diye gözetir durursunuz kendinizi. Zordur kadın olmak kar vakti… Mecburi hizmete  gittiğim o soğuk kış gününde unuttum karı sevmekten. Teyzem akıllı kadın, yanıma çakı, tornavida, ustura ucu, sapı düşmüş  bıçak ucu, falçata, cebe giren kama, keser sapı, dönerci bıçağı, ucu çivili sopayı musallat olan sapıklara karşı yanımda hazır bulunmasını tembihlerdi. Sadece o da değil, tamam,  adamı yaradana  sığınıp,  orta yerinde hakladım diyelim, canlanıp kaçamasın beni kovalamasın diye, çamaşır teli, yağlı urgan, kör düğüm edilmiş sicim boğumunu da özellikle isterdi yanımda. Yeter mi, yetmez tabi, eski kadın görmüş geçirmiş, bu ülkede öteden beri kaç kadının ırzına geçildi, kanına girildi, daha tazecikken kara toprağa verildi bilmez mi hiç; diyelim ki adam oğlu adam, hem haklandı, hem boğazına ip dolandı, ama dokuz canlı ya  yezidin oğlu;ola ki  canlanır da peşime düşer diye;  örgü şişi, oya tığı, dolma delgeci, toz -biber karışımını da özelikle söylerdi  ki,  aman vermeyeyim, canımı kurtarayım, namusuna leke gelmesin, ailem kirlenmesin, yedi ceddin temiz yaşasın, anlımıza kara sürülmesin, kız oğlan kız evlenip, güzellikle çocuklarımı büyüteyim diye. Hep bu yüzden, o kara saplanan Anadolu mahallesini tek başıma her gün arşınlarken karın tertemiz izlerini takip etmek yerine namusumun, canımın, aile onurumun tasasına düşmem, önümde upuzun uzanan bembeyaz örtünün üstünde  küçük adımlar atarken, anlıma deyecek kara lekenin kabusunu duymam. Hep bu yüzden karın yalın sesini duymak yerine, tehlikeye kulak kesilmem, etrafı i dinlemem. 
    O an aklımdan bunları geçirirken, dalmış bakınırken, üst komşum dört yaşında oğluyla apartmanın bahçesinde karın üstünde, işe koyuldu.  Merakla izledim. Küçük afacanla bir yandan, babası diğer yandan,  irili ufaklı üç kocaman kar topunu  aldılar, üst üste koydular. Ne işe yarar dememe kalmadan, birini baş birini gövde diğerini ayak yaptılar, ooooooo burnuna havuç taktılar, bir atkı, bir bere, Oldu mu size acemi  işi kardan adam. Sonra ne oldu biliyor musunuz, ufaklık kardan adama eldiven takarken; babası ayak izleri ile  tek tek , adım adım, hiç üşenmeden, aynı düzen aynı tertip, tek sıra halinde sanırım 44 numara ayakkabı ile,  bir isim yazdı karın üstüne ”EDA” . Camdan bakarken durduramadım kendimi, ağlamak geldi içimden, aldı beni bir duygu sağnağı. Sonra o, başını kaldırdı, evinin camından kendisini  ve oğlunu  seyreden anneye  baktı, sevgi ile, Kar Üstüne Bir ad yazdı. Eşini YAZDI, sevgisini YAZDI, aşkını YAZDI, sevdiceğini YAZDI, varlığını YAZDI, bi tanesini YAZDI… 
    Yüce rabbim, açtım ellerimi sana sığındım. Bu yıl 8 Mart Dünya Kadın Günün’de biz kadınlara,  ölümlerden ölüm beğenenleri değil, sevgisini kara yazan güzel insanlardan nasip eyle.  
    Eyyy  alemlerin en yücesi, ellerim sana dönük yüreğim senle birlikte, beni sevgisini kara yazan erkek analarından, bunu nasip edeceğin kız analarından, sevgiyi iman sayan mümin kullarından eyle…
   Ey alemlerin nurlu sahibi, bizi sevgiyi bilmeyenin şerrinden koru, sevgiyi  son nefesinde bile hala sıcak tutan  kulların alın yazısı ile ödüllendir….

- - - - -