Allah yeryüzünde bir vekil yaratacağım dediğinde melekler sana isyan edecek bir varlık mı yaratacaksın diye sordular. Sanki insanoğlundaki günah işleme potansiyelini biliyorlardı. 
‘Allah ilk insan olan Hz Adem’e ilmi öğretince melekler tamam dediler biz senin hikmetini anlayamamışız’ (Bakara süresi 30.ayet) 

Evet, Hz Adem içindeki günah potansiyelini cennetteki yasak ağaca yaklaşarak ortaya çıkardı. Fakat arkasından özür ve pişmanlık geldi. İşte bu özürle Hz Adem dünyada vekil olma şansını elde etti. Sanki aynı senaryo Şeytan için de oynandı. O özür dilemedi hatta ileri giderek Allah’a karşı ‘beni sen azdırdın’ dedi. Bu yüzden lanetlendi ve kaybetti. 
Evet bizler Ademoğlu insanoğluyuz günah işleyebiliriz. Aslında günah ve özür meselesi bir nevi imtihandır, insan her özürde bir makam kazanır. Şeytan önce nefsimiz aracılığıyla bizi kandırır. “Günah işle bir şey olmaz der sonra da sen müslüman olsan bu günahı işlemezdin diyerek” itikadımızı tamamıyla bozmak ister. Bediüzzamanın tarifiyle iyi bir müslüman olamıyorum namazım orucum yok diyerek Allah’a karşı inancını bozan kişi “sinekten kaçar ejderhanın ağzına düşer.” 

Günah işlediğimizde sakın panik olmayalım önce Hz Adem’in bile bundan kaçınamadığını zaaflarla dolu bir kul olarak bunun normal olduğunu bilelim, hemen Allah’a dönelim. 
Nasıl ana babamıza karşı hatalarımızda ellerini öper onları razı ederiz. Defalarca bizi affederler bizi evlatlıktan çıkarmazlar. Ana Babaya bu merhameti veren asıl merhametin kaynağı olan Cenab-ı Hak da bizi affedecek, biz Ona Rabbim dedikçe O da bize kulum diyecek sahip çıkacak. Peygamberimiz anlatıyor “Bir kul günah işledi ve  ‘Rabbim günahımı affet’ dedi. Allah-u Teala ise şöyle buyurdu; “Kulum bir günah işledi ardından da bildi ki günahları affeden veya günah nedeniyle cezalandıran bir Rabbi vardır. Kulum günah işlemeye devam etse de bana döndüğü  sürece ben de onu affedeceğim.” 

Evet gidecek başka kapımız yok ümitsizliğe kapılıp bu kapı nasıl olsa açılmayacak demeyelim. Neticede insan olarak yaratılmışız melek değiliz nefsimiz sanki içimizde şeytana casusluk yapıyor ikna olacak gibi de değil, onunla mücadele etmek belki de başarının kendisidir. Nefes alıp verdikçe bu mücadele devam edecek evet zaaflarımız çok fazla fakat Rabbimizde bizden yana. 

Günah işlemek kural ihlal etmek gibidir. İman etmek tamamen ayrıdır. İnsan iman ettiği müslüman olduğu halde günah işleyebilir. Bu yüzden sahabenin müslüman içki içer mi, hırsızlık yapar mı, zina eder mi, yani bir bakıma büyük günah işler mi, sorusuna Peygamberimiz “Evet nefsine uyar yapabilir” buyurmuş. Bir seferinde imanı olan cennete girecek deyince zina içki gibi büyük günah işlese de mi sorusuna evet diye cevap vermiştir. Bu açıklamalar günahı küçük göstermek için değil imanın büyüklüğüne dikkat çekmek içindir. Yani inanmak bir okyanus gibi o kadar büyüktür ki hiç bir pislik onu etkileyemez. Mesela yola çıkacaksınız paranızı eğlence kumar harcadınız bilet parasını ayırmaz mısınız, işte iman, bilet parası gibidir. Bir çocuğun elindeki mücevheri bir elma şekeri karşılığında vermesi gibi, mücevher kıymetinde olan imanımızı şeytana kaptırmayalım kıymetini bilelim. ‘Zerre kadar imanı olan kurtulacaktır’ hadisi şerifini hatırımızdan çıkarmayalım. İmanın tarifi ise Allah’a varlığına birliğine ölümden sonraki hayata peygamberlere kitaplara her şeyin Allah’ın takdiriyle olduğuna, Allah’ın emir ve yasaklarının hak olduğuna inanmak gibi özetlenebilir. Bediüzzaman’ın dediği gibi “Ahkamı yapmasa da ahkamı hak bilmeli” Yani hükümleri kuralları yerine getiremese de kuralların hak doğru kurallar olduğunu bilmeli, inanmalı. 

Evet günahlarımız ne kadar da büyük olsa Allah’ın affından büyük olamaz. Vesselam