“Yeryüzünde ve şahsınızda başınıza ne geldiyse biz önceden hepsini bir kitapta yazdık. Çünkü kaybettikleriniz için çok üzülmeyin, kazandıklarınıza da çok sevinmeyin ” Hadid süresi 22. 

Evet Kuran-ı Kerim kaderi çok açık anlatmış, tartışacak bir şey yok. Bektaşi'ye sormuşlar; Allah hakkında ne biliyorsun, "Çok derinlemesine bilmiyorum  ama demiş, tek bildiğim her zaman O’nun dediği oluyor”. 

İyi ki Onun dediği oluyor çünkü O bizi bizden daha iyi biliyor. O'nun dediğinin olması bizim lehimizedir. O Rahimdir merhamet sahibidir, Hakimdir, her işinde bir hikmet vardır. Aslında Kader meselesinde bizi aşan şey irademiz olduğu halde hep Kaderin galib gelmesidir. Allah’ın bunu nasıl yapabildiğidir, işte bizim duracağımız sınır orasıdır. Bu O'na ait bir irade, bir tercihtir. 
Kulluğumuz bizim sınırlarımızdır elbette, sadece Allah’a ait olanı, bize verilmeyen sırları bilemeyiz. Bir alime kabir alemini sorarlar “Biz rüya alemini çözemedik kabir alemini nasıl bilelim" diye cevap verir. Kader kitaplardan öğrenilmez bunu yaşarken ancak hissedersin. Seni aşan bir çark vardır sevdiğine kavuşamazsın, iş kuramazsın bazen de öyle bir kavuşursun işlerin öyle bir akar ki sanki herşeyin senin için çalıştığını hissedersin. Halk ise bu sırları çözmek için boşuna tartışır kafa patlatır” işte bu adam yola çıkmasaydı yine de yatağında ölecekti veya yola çıktığı için öldü yoksa ölmeyecekti" diye yorumlar yapılır. Bunlar yanlıştır Allah’ın takdirini bilemezsin, bu bizim için meçhuldür bilinemez. 

Adamın  ölmesi için bütün taşlar yanyana gelmiştir. Taşlardan birisi eksik olsaydı ne olurdu? Burası Allah’a aittir bu nokta bizi aşar burada sükut ve teslimiyet gerekir. Kırmızı ışıkta geçip kazada ölen kişinin ölümü sebep ve sonuç beraber yazılmıştır, kırmızı ışıkta geçmeseydi ortada sebeb olmadığından sonucun ne olacağını, Allah'ın takdirini bilemezsin. Bizim görevimiz kırmızı ışıkta geçmemektir. Bile bile geçen de intihar gibi ceza görebilir, kaderim buymuş diyemez. Geçen Ramazan ayında kayınbiraderim vefat etti. 61 yaşında çarşı esnaflarından çok zarif bir insan, geçirdiği  ameliyat sonrası evinde istirahat ederken rahatsızlanıyor. Kalb krizi geçiriyor. Ailecek hastaneye koştuk, doktorlar bir saat müdahale etti, kalb bir çalıştı bir durdu sonunda kaybettik. Allah rahmet eylesin. İşte o zaman bu ayet aklıma geldi “Biz herşeyi önceden bir kitapta  yazdık ki kaybettiklerinize çok üzülmeyin diye." 

Evet ayet çok açıktı teslim olmaktan başka çaremiz yoktu. Kader meselesinde lüzumsuz tartışmalara girip haddi aşmamıza gerek yok. Biz çalışacağız elbette elimizden ne geliyorsa meşru şartları zorlayacağız fakat sonunda Allah’ın takdirine tercihine razı olacağız. Bektaşi'nin dediği gibi başında da sonunda da hep O’nun dediği olacak. Kader bizim kararlarımızı irademizi içine alan ilahi bir plandır. Tabiki ilahi plan adı üstünde Allah’a aittir. Bizler ise kulluğumuzdan sorumluyuz O'nun rahmetine sığınıyoruz. Sahabe soruyor kader varsa niye çalışıyoruz? Peygamberimiz “Sizler çalışın, herkese kendi kaderi kolaylaşır, herkes kendi kaderine koşar“ buyuruyor. Önce hayal kurup kafamızda bir resim çizelim niyetimiz iyi olsun, sonra harekete geçelim çalışalım. Tarlamızı zamanında sürelim ekelim vazifemizi tam yapalım bir kul olarak. Neticede Allah’ın verdiğine, takdirine razı olup kanaat edelim ki O da bizden razı olsun. Kaderimizi hissedip onunla uyumu bozmayalım rahat edelim. 

Unutmayalım Kadere iman eden kederden emin olur.