Türkiye'de her yıl yapılmakta olan Deprem Haftası'nın deprem başta olmak üzere diğer afetler konusunda toplumumuzu bilinçlendirmenin hedeflendiğini belirten, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Denizli Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Şekerci,  "Deprem Haftası'nda bu amacın ne kadar gerçekleştiği konusunda biz jeoloji mühendisleri olarak ciddi kaygılar duyuyoruz. Unutmayalım ki ülkemiz önemli bir deprem kuşağı bölgesinde yer almakta ve deprem aktivitesinin yüksekliği ile dikkati çeken , yer yuvarının oldukça karmaşık    olan bölgelerinden biridir. Türkiye, güneyde kuzey ve kuzeybatıya hareket eden Afrika ve Arap plakaları ile kuzeydeki Avrasya plakaları arasında yer almaktadır . Bu üç plakanın sıkıştırmasıyla batıya doğru itilen Anadolu plakası, Ege plakasınca durdurulmaya çalışılır; böylelikle Ege Bölgesinde kuzey-güney yönlü gelişmelerle Ege Graben Sistemleri meydana gelmiştir. Türkiye’de oluşan depremlerin çok büyük bir kısmı Anadolu plakasının çevresindeki plakalarla olan sınır zonlarında meydana gelmektedir. Bu zonlar Kuzey Anadolu Fayı, Doğu Anadolu Fayı, Güneydoğu Anadolu Bindirme Kuşağı ve Ege Graben Sistemi’ dir. Bu tektonizmaya bağlı olarak Türkiye’de oldukça fazla sayıda, yüksek hasarlı depremler meydana gelmiştir." dedi.

İNSANLIK TARİHİNDEN DAHA ESKİ
Türkiye'de afet yönetimi konusunda çağdaş ülkelerin uygulanan strateji değişikliği benimsenmesine rağmen, deprem zararlarını azaltma çalışmaları yerine, yine eski alışkanlara dönülerek günü kurtarma ve yara sarma politikalarının  uygulandığını gördüklerini belirten Şekerci, "Jeolojik olarak insanlık tarihinden daha eski olan depremler hem dünyada, hem de ülkemizde trajik ve travmatik vakalarla doludur. Bu felaketlerin bir kısmı henüz hafızalarımızdan silinmemiştir. Eski çağlarda Anadolu medeniyetlerinin yeşerdiği yerlerde kentler depremler sonucu ya yer değiştirmiş, ya da uygarlıklar tamamen yok olmuştur.

Yaşadığımız bu büyük ölçekli depremlerde tahmini olarak binlerce insanımızı kaybederken, yarım milyonu aşkın konut da ciddi şekilde hasar görmüştür. Çok eskilere gitmeye gerek yok, 1939 Erzincan, 1999 Marmara, 2011 Van depremleri ülkemizin sonuçlarını unutamadığı, hazırlıksız yakalandığımız felaketlerden bazılarıdır. Mevcut deprem bölgeleri haritamıza göre; topraklarımızın % 66 sı 1`inci ve 2`inci derece deprem bölgesinde bulunmaktadır. Konutlarımızın % 44` ü 1. derece, % 25` i 2. derece deprem bölgesinde yer alırken, nüfusumuzun yaklaşık 34 milyonu yani  %43`ü 1. derece, yaklaşık 22 milyonu yani %30` u 2. derece deprem bölgesinde yaşamaktadır. Bu tür riskleri gösteren bilgilerimize rağmen gelecek yıkıcı depremlere toplumsal ve kurumsal olarak ne kadar hazırız?  Şimdiye kadar yaşanmış olaylar afet yönetimi açısından ne öncesinde ne de sonrasında hazır olmadığımızı göstermiştir. Ne yazık ki yaşanan depremlerden ders almayı bilemedik, her depremde aynı karmaşa ve aynı acıları yaşamaya devam ettik." dedi.

ÖNLEM ALINMALI
Deprem konusunda bu kadar yüksek riske sahip olan Türkiye'de deprem zararlarının azaltılması konusunda yapılacak çalışmalarda TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak her zaman üzerlerine düşen görevi yapmaya hazır olduklarını belirten Şekerci, " Jeoloji mühendislerinin deprem üretecek fayların saptanmasında, tehlike zonlarının belirlenmesinde, olabilecek deprem büyüklükleri ve sonuçlarının ortaya konmasında, yapılacak her türlü mühendislik yapılarında ilgili zeminin jeolojik-jeoteknik özelliklerinin belirlenmesinde ve denetim mekanizmasında yer alması gerekmektedir. Ancak bu tedbirlerin alınmasında çok yararlı olacak jeolojik düzenlemeler ülkemizdeki kamu kurumlarında, yerel yönetimlerde, özel sektörde maalesef yeterince önemsenmemektedir. Çözümün bir parçası olan jeoloji mühendislerinden yeterince faydalanılmamaktadır." ifadesinde bulundu.

TMMOB olarak deprem gerçeğini her zaman hatırlatmaya çalıştıklarını belirten Şekerci, "Türkiye'nin öncelikle çalışılması gereken konularından birisi olduğunu bu yılki deprem haftasında da bir kez daha hatırlatmak isteriz." dedi.