Pamukkale Üniversitesi Hastaneleri Başhekimliği tarafından yapılan açıklamada; 27.02.2022 tarihinde bir hasta yakını tarafından Sağlık Bakanlığı ve Sağlık Bakanı sayın Dr. Fahrettin Koca etiketlenerek sosyal medya aracılığı ile Pamukkale Üniversitesi Hastanesi’ni yıpratıcı nitelikte asılsız ithamlarda bulunulmuş, sosyal medya üzerinden sağlık çalışanları ve hastane yönetimi hedef gösterilerek sözlü şiddete maruz kalınmasına sebep olunmuştur. Olay ile ilgili Hastane Yönetimi tarafından derhal gerekli inceleme yapılmış ve algının olgunun önüne geçmesini engellemek adına kamuoyunu bilgilendirmek amacı ile işbu açıklamayı yapma zorunluluğumuz doğmuştur.

Yapılan incelemede, hastayı değerlendiren ve gerekli konsültasyon ve incelemeleri yapan PAÜ Acil Departmanı’nın öğretim üyelerinin ve takibi yapan hekimlerin yazılı olarak kayıt altına aldıkları durumun seyri aşağıdaki gibidir.

Öncelikle, hasta üniversitemiz hastanesine geldiğinde hasta öyküsü dinlenilerek edinilen bilgilerde ‘hastanın 1 haftadır süregelen sağ yan ağrısı nedeni ile 21.02.2022 tarihinde Denizli ilinde özel bir hastaneye başvurduğu, orada verilen teşhis ve tedaviye rağmen 25.02.2022 tarihinde ağrısının devam etmesi üzerine (oral ve IV opaklı çekilmiş) üst karın bilgisayarlı tomografi çekildiği ve de hastanın aynı zamanda bahsi geçen özel hastanede ilave bir takım hastalıklar nedeniyle de takip edildiği’ öğrenilmiştir. Hastanın bu tomografi sonucu ile ilk tanı konulan özel hastanedeki doktoru tarafından düşündüğü tanı doğrultusunda PAÜ’deki ilgili bölümle irtibatı gerekli olduğu halde bu irtibat kurulmaksızın, ayaktan hastanemiz acil servisine yönlendirildiği tespit edilmiştir.

26.02.2022 tarihli Acil Servis nöbetindeki nottan edinilen bilgiye göre, hasta yakını  T. M. İ.’nin bahsettiği …………… Protokol Numaralı hasta; elindeki 25.02.2022 tarihinde çekilmiş BT raporu ile PAÜ acil servise saat 11.56’da ayaktan, analjezi talebi ile başvurmuştur.

Alınan anamnezde hastanın sağ yan ağrısının 1 haftadır devam ettiği, 4 gündür de sol yan ağrısının başladığı ve son iki gündür şiddetlendiği öğrenilmiş, hastanın idrar çıkışının mevcut olduğu not edilmiştir.

25.02.2022 tarihli dış merkez BT raporu incelendiğinde; “Sol böbrek 2/3 orta-alt kesiminde renal enfarkt ile uyumlu geniş hipodens görünüm olduğu her iki renal arter ve venler patent (açık) olduğu öğrenilmiş, acil servis tarafından hastanın böbrek ile ilgili problemi olduğu için öncelikle üroloji bölümüne danışılmıştır. Bu inceleme sonrası üroloji bölümü;

1- Renal infarkt ürolojik bir patoloji olmadığından hastaya ürolojik acil cerrahi girişim düşünülmediği,

2- Hastanın tedavi düzenlenmesi veya acil işlem planı açısından kalp damar cerrahisi ve girişimsel radyolojiye danışılması gerekliliği,

3- Hastanın kreatinin düzeyine bakılması gerekliliği (bir önceki merkez olan özel hastanede böbrekle ilgili hastalık olmasına rağmen kanlarında böbreğin çalışmasını gösteren kreatininin görülememesi nedeniyle) gerekirse nefroloji bölümüne de danışılmasını ve bu sonuçlar ile yeniden kendilerine bilgi verilmesini istemiştir.

Bunun üzerine hastayı kalp damar cerrahisi bölümü görmüş ve hastada ana vasküler yapılarda patolojiye rastlanmamış olduğundan acil cerrahi müdahale söz konusu olmadığı belirtilmiştir.

Sonrasında Girişimsel Radyoloji bölümü ile görüşüldüğünde hastanın yakınmalarının başlamasından ve ilk başvuru anı ile diğer merkezde yapılan tetkikin bir gün önce olması (bu tip infarkt olgularında 6 saati geçmemesi gerekliği olduğundan) nedeniyle hastanın girişimsel işleme uygun olmadığı hasta/hasta yakınına açıklanmıştır.

Hasta geldiği andan itibaren profesyonel ekipler tarafından değerlendirilerek gerekli uygulamalar yapılmış ve her hastanede yapılabilecek konvansiyonel tedavi ve takip için yatırılması planlanmıştır. Ancak hasta ve hasta yakınları tanı ve tedavi süreci devam ederken, beklenen diğer tetkikler de sonuçlanmadan ölüm dâhil tüm riskleri aldığını beyan eden tutanağı imzalayarak hastaneden kendi istekleri ile ayrılmışlardır.

Öncelikle yakınmanın başlangıç tarihi bir hafta önce olup, üstelik özel hastane tarafından o dönemde durum görülmüş olmasına rağmen, ancak PAÜ aciline gelmeden bir gün önce tanı konulmuştur. Bu tip olgularda ilgili tüm hekimler tarafından 6 saat içinde müdahale gerekliliği bilinen bir gerçekliktir. Hasta ise bir gün sonra hastanemiz acil servisine başvurmuştur. Hastanın gecikmiş başvurusunun PAÜ acil servis hizmeti ile ilgisi yoktur. Diğer taraftan hekimler arası ETİK ve Deontolojik ilkeler gereği, bu tanıyı koyan ekibin eğer kendilerinde yapılamayan bir işlem uygulamasının bir başka merkez tarafından uygulanabileceği düşünceleri var ise, nakil etmek istedikleri ünitenin ekibini araması (gerekli hazırlıklar ve daha önceden zaten yapılan işlemlerin yeniden tekrar edilip gereksiz zaman kaybını önlemesi adına) ve bilgi vermesi gerekliliği de tüm hekimlerce bilinen bir gerçekliktir. Ancak hasta ayaktan bir vaziyette acil servise gelmiş ve yukarıda bahsedilen tıbbi prosedüre uygun tüm işlemler PAÜ Acil servisinde gerçekleştirilmiştir.

Sonuç olarak hasta yakınının çeşitli sosyal mecralarda kurumumuzu ve sağlık çalışanlarımızı yıpratıcı açıklamaları gerçeği yansıtmamaktadır. Hastanın şikâyetinin başladığı ve özel hastaneye başvurduğu tarih dahî hasta yakını tarafından sosyal medyada farklı bildirilmiş, hastanemize yatışı önerilerek aksi haldeki tıbbi sakıncalar açıklandığı halde tedavi reddedilerek çıkış yapılmıştır. Kendi talepleri ile hastaneden ayrılmalarına rağmen zorla imza alındığı ve hastanın yatışının ve tedavisinin yapılmadığı gibi gerçek dışı ithamlarda bulunularak toplumda infial uyandırılmaya ve kurumumuzun itibarı zedelendirilmeye çalışılmıştır.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında kurumumuzda sağlık hizmetlerini aksatmadan büyük bir özveri ile çalışarak hizmet vermeye devam ettiğimizi ve edeceğimizi siz değerli kamuoyuna saygı ile bildiririz.