Bu gecenin alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed Mustafa’nın (SAV) dünyaya gelişinin 1444’üncü yıl dönümü. Peygamber Efendimiz'in doğum günü olan Mevlid Kandili bu gece idrak edilecek.İşte her kandil gecesinde yapılması gereken ibadetler:
1. Kur"ân–ı Kerim okunmalı; okuyanlar dinlenmeli; uygun mekânlarda Kur"ân ziyafetleri verilmeli; Kelamullah"a olan sevgi, saygı ve bağlılık duyguları yenilenmeli, kuvvetlendirilmeli.
2. Peygamber Efendimiz (sas)"e salât ü selâmlar getirilmeli; O"nun şefaatini ümit edip, ümmetinden olma şuuru tazelenmeli.
3. Kaza, nafile namazlar kılınmalı; varsa o geceye ait nakledilen namazlar, onlar da ayrıca kılınabilir; kandil gecesi, özü itibariyle ibadet ve ibadette ihsan şuuruyla ihya edilmeli.
4. Tefekkürde bulunulmalı; “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, Allah"ın benden istekleri nelerdir” gibi konular başta olmak üzere hayatî meselelerde derin düşüncelere girmeli.
5. Geçmişin muhasebe ve murakabesi yapılmalı; ve şimdinin ve geleceğin plân ve programı belirlenmeli.
6. Günahlara samimi olarak tevbe ve istiğfar edilmeli; idrak edilen geceyi son fırsat bilerek nedamet ve inabede bulunulmalı.
7. Bol bol zikir, evrad ü ezkarda bulunulmalı.
8. Mü"minlerle helalleşilmeli; onlarla irtibatımız cihetinden rızaları alınmalı.
9. Küs ve dargın olanlar barıştırılmalı; gönüller alınmalı; kederli yüzler güldürülmeli.
10. Kişi kendine ve diğer Mü"min kardeşlerine hattâ isim zikrederek dualar etmeli.
11. Üzerimizde hakları olanlar aranıp sorulmalı; vefa ve kadirşinaslık ahlâkı yerine getirilmeli.
12. Yoksul, kimsesiz, öksüz, yetim, hasta, sakat, yaşlı olanlar ziyaret edilip, sevgi, şefkat, hürmet, hediye ve sadakalarla mutlu edilmeli.
13. O gece ile ilgili âyetler, hadîsler ve bunların yorumları ilgili kitaplardan ferden veya cemaaten okunmalı.
14. Dini toplantılar, paneller ve sohbetler düzenlenmeli; va"z ü nasihat dinlenmeli; şiirler okunmalı; ilâhî ve ezgilerle gönüllerde ayrı bir dalgalanma oluşturmalı.
15. Kandil gecesinin akşam, yatsı ve Sabah namazları cemaatle ve camilerde kılınmalı.
16. Sahabe, ulema ve evliya türbeleri ziyaret edilmeli; hoşnutlukları alınmalı; ve manevî iklimlerinde vesilelikleriyle Hakk"a niyazda bulunulmalı.
17. Vefat etmiş yakınlarımızın, dostlarımızın ve büyüklerimizin kabirleri ziyaret edilmeli; iman kardeşliğine ait sadakati yerine getirilmeli.
18. Hayattaki manevî büyüklerimizin, üstadlarımızın, anne ve babamızın, dostlarımızın ve diğer yakınlarımızın kandilleri bizzat giderek veya telefon, faks yahut e–mail çekerek tebrik edilmeli; duaları istenmeli.
19. Bu kandil gecelerinin gündüzlerinde mümkün olduğunca oruç tutulmalı.

1444'NCÜ YIL DÖNÜMÜ
Kandil münasebetiyle bir mesaj yayımlayan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, bu gecenin alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed Mustafa’nın (SAV) dünyaya gelişinin 1444’üncü yıl dönümü olduğunu hatırlattı. Hz. Peygamber ile gelen vahiy ışığının gönülleri aydınlattığını belirten Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Bu vahiy ışığının bütün insanlığın muhtaç olduğu manevi huzura dönüşmesini; vatanımız, milletimiz, gönül coğrafyamız ve topyekûn yeryüzü ahalisi için mevlid kandilinin barış, bereket ve selamete vesile olmasını Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum” dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez mesajında, Hz. Peygamber’in adalete ve merhamete dayalı kuşatıcılığının birlikte yaşadığı ashâbına olduğu kadar, gelecek ümmetini de kapsadığını, O’nun sözlerinin, insanı özüyle tanıştıran, kendisiyle barıştıran, tabiatla kaynaştıran, Rabbine yönelten hatırlatıcı düsturlar olduğunu ve O’nun hayatının bizim için insafın, vicdanın, affın, sabrın, hoşgörünün ve şefkatin örnekliği olduğu ifadelerine yer verdi. Başkan Görmez’in mesajında öne çıkan başlıklar şöyle;

“O’NUN HAYATI BİZİM İÇİN İNSAFIN, VİCDANIN, AFFIN, SABRIN, HOŞGÖRÜNÜN VE ŞEFKATİN ÖRNEKLİĞİDİR…”
Kur’an-ı Kerim’de “Size öyle bir peygamber gelmiştir ki, sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir. O size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir.” buyrulur. Peygamber Efendimiz (sas)’in adalete ve merhamete dayalı kuşatıcılığı birlikte yaşadığı ashâbına olduğu kadar, gelecek ümmetini de kapsar. O’nun sözleri, insanı özüyle tanıştıran, kendisiyle barıştıran, tabiatla kaynaştıran, Rabbine yönelten hatırlatıcı düsturlardır. Onun hayatı bizim için insafın, vicdanın, affın, sabrın, hoşgörünün ve şefkatin örnekliğidir.

“YERYÜZÜNÜN ESENLİK DİYARI OLMASI İÇİN O KUTLU İNSANIN ÖZELLİKLERİNE VE ÖRNEKLİĞİNE BUGÜN DÜNYA MÜSLÜMANLIĞININ VE İNSANLIĞIN İHTİYACI VAR…”
“Emin” olmak ve karşısındakine güven vermek insanlık değerlerinin en başında gelir. Kardeşin kardeşe, ebeveynin evladına, çocuğun ana-babaya, komşunun komşuya, toplumların diğer toplumlara karşı güven duygusu, toplumsal hayatımızın en temel vasfı olmalıdır. Dünyanın bir eman yurdu, bütün şehirlerin güvenlik beldesi ve yeryüzünün esenlik diyarı olması için “Muhammedü’l Emin” olan o kutlu insanın özelliklerine ve örnekliğine bugün dünya Müslümanlığının ve insanlığın her şeyden çok ihtiyacı vardır.

“O’NUN ÖRNEKLİĞİ SADECE ŞEKLE DAYALI SÜNNETLERİN YAŞATILMASI DEĞİL …”
O’nun örnekliği sadece şekle dayalı sünnetlerin yaşatılması değildir. O’nun örnekliği ahlaki vasıflarının tüm özelliklerini alabilmek ve bunları hikmetine uygun yaşayabilmektir. Sünneti sadece bedenimizi örtmek için giydiğimiz libasta arama ve yaşatma yerine, benliğimizi her türlü kötülüklerden koruyacak olan iyi davranışlarda arama ve yaşatmamız gerekir. Hz. Peygamber (sas)’in her davranışı bize bir hikmeti öğretir. Bu hikmetlere dayalı yaşama ölçütleri ancak bizi bir adım daha O’na ve O’nun sünnetine yaklaştırmış olur. O bizim için her şeyiyle örnektir. Baba olarak örnektir, eş olarak örnektir, öğretici olarak örnektir ve yönetici olarak örnektir.

“HZ. PEYGAMBERİ, REHBER KABUL EDENLER …”
Peygamber Efendimiz (sas), ırk, dil, renk, yaş, cinsiyet ve sosyal statü farkı gözetmeksizin “insana” yani “yeryüzünün şerefli halifesine” sorumluluklarını ve taşıdığı emaneti öğretmiştir. İnsanlık, bir olan Allah’a ubudiyeti, bu ubudiyet bilinciyle hayatı kavramayı, kâinata hikmetle bakmayı, bütün mahlukata şefkatle davranmayı, hakkın ve hakikatin yolunda olmayı, adaletten ayrılmamayı, fazileti her türlü dünyevi hırsın önünde tutmayı ondan öğrenmiştir. Müminler bütün zamanlarda hem emin olma hem de emaneti taşıma bilincini ahlakı Kuran olan Peygamberimizin örnekliğiyle kavramışlardır. Bu emanet, fitne çıkarmak ve bozgunculuk yapmak yerine bilgi, hikmet ve marifetle yeryüzünü imar ve inşa etmektir. Bu bilince erenler insanları yönetirken zulüm, baskı ve zorbalık yerine adaletle ve merhametle yönetirler. Hiçbir zaman zulmün ve zalimin yanında değil her zaman mazlumun ve mağdurun yanında olurlar. Hz. Peygamberi, rehber kabul edenler, hırs ve iştahlarına yenilerek doğayı tahrip etme yerine onu kendisinin emanetinde olan bir değer olarak kabul ederler. Hâsılı müminler bütün Peygamberlerin ve peygamberimizin davasının sadece ve sadece iman, ahlak, adalet ve merhamet davası olduğunu kabul ederler ve bu değerleri kendilerine dava yaparlar.

“KALPLER, O’NUN ÖRNEKLİĞİ VE REHBERLİĞİYLE YENİDEN BİR DOĞUŞA MUHTAÇTIR…”
Peygamberimizi anmak bu duygu ve düşünceleri hatırlamaktan bağımsız düşünülemez. Bugün körelmeye yüz tutmuş hassasiyetler, ubudiyeti unutmuş zihinler, hırs, tamah, kibir ve güç tutkusuyla kararmış kalpler, belleğini yitirmiş, medeniyetinin değerlerini heba etmiş toplumlar onun mevlidini idrak ederek Peygamber Efendimiz (sas)’in örnekliği ve rehberliğiyle yeniden bir doğuşa muhtaçtır.
Bu duygu ve düşüncelerle Mevlid Kandilini tebrik ediyor, başta ülkemiz ve İslâm dünyası olmak üzere tüm insanlığın Peygamber Efendimizin (sas) yüce örnekliğinden nasibdar olmasını Cenab-ı Mevlâ’dan niyaz ediyorum.