15 Temmuz 2016 gecesi, Ülkemiz, tarihinin en karanlık gecesini yaşamış, en büyük saldırısına uğramış ve en hain darbe girişimi ile karşı karşıya kalmıştır.

Tüm iktidar ve muhalefet parti temsilcilerinin de belirttiği gibi, Demokratik sisteme ve anayasal düzene karşı bu vahim kalkışma, kararlılıkla, ancak kin ve intikam duygularından uzak, hukuk dışı hiç bir işlem ve uygulamaya dönüşmeksizin, başkaca siyasi veya kişisel amaçlar içermeksizin, sadece suç faillerini içerecek şekilde tamamen hukuki bir zemin ve meşruiyet içinde soruşturulmalı ve kovuşturulmalıdır. Fiil sorumluluğu ile suçta ve cezada şahsilik ilkesi, savunma hakkı asla göz ardı edilmemelidir.
 
Fiil ve isnatlar ne denli ağır olursa olsun, vazgeçilmez ve kutsal bir hak olan savunma hakkına mutlak bir biçimde saygı gösterilmeli, uyulmalı ve bu hak kısıtlanmamalıdır. Bu çerçevede, savunma hakkının vazgeçilmez unsuru olan avukatın savunma görevini yapması sağlanmalı, buna engel olacak uygulamalar yapılmamalıdır.
 
Aynı şekilde Ordu içindeki belirli, küçük bir “gurup" tarafından girişilen ve fakat komuta kademesi ile ezici bir çoğunluğunca reddedilip karşı konulan bu kalkışma; Türk Silahlı Kuvvetlerinin kurumsal kimliğine mal edilmemeli, onun itibarsızlaştırılmasının, yıpratılmasının fırsat ve aracı olarak görülmemeli, askere ve orduya karşı olumsuz bir iklim yaratılmasından kesinlikle kaçınılmalıdır.
 
Yaşadığımız coğrafyada güçlü bir ordunun hepimizin güvencesi olduğu unutulmamalıdır.Darbe girişiminden sonra da bunu fırsat bilen terör örgütlerinin durmadığı, askerimizi ve polisimizi Bingöl de Çukurca şehit etmeye devam ettikleri, yine canları pahasına ülke savunmasında asker ve polisimizin birlik ve bütünlüğümüz için görevi başında şehit olmaya devam ettikleri unutulmamalıdır.
 
Hukuk devleti ve hukuk güvenliğinin gereği olarak, bu fiilleri gerçekleştirenler hakkında gerekli soruşturma yapılmalı ve failleri cezalandırılmalıdır. Yargı, çok önemli, bağımsız ve tarafsız olması gereken, bu görüntüyü de öncelikle şeklen vermesi gereken hassas bir kurumdur. Esasen bağımsız ve tarafsız yargı, hukuk güvenliği açısından, tüm bireyler ve kurumlar için en büyük  güvencedir.
 
Ülkemiz emperyalist bir saldırı ve kuşatma, buna bağlı bir bölünme tehdidi altındadır, dolayısıyla asıl tehlike geçmiş değildir. Buna karşı yapılması gereken öncelikle içte birliği sağlamak, ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı, baskıcı, buyurgan söylem ve eylemlere son vermek, ulus olma bilinciyle ve milli şuur ile hareket etmek, aklı ve bilimi, laik hukuk sistemini, Cumhuriyetin kuruluş değerlerini ve ilkelerini, hukukun üstünlüğü ve hukuk devletini rehber edinmek, her türlü ayrıştırma gayreti ve provokasyona karşı uyanık ve birlik olmaktır.
 
Denizli Barosu olarak talep ve beklentimiz, Yargının bu tür karanlık yapı ve örgütlere mensup olanlardan arındırılarak, hiç bir güce ve iktidara tabi ve bağımlı olmayan, üyeleri liyakat esasına ve objektif ölçütlere göre belirlenecek, bağımsız ve tarafsız, güven veren bir yapıda olmasıdır. Kısaca görmek istediğimiz; yalnızca Türk Milleti adına, hukuka ve vicdanına göre karar verecek Cumhuriyetin yargısıdır. Bu hususlarda gerekli hassasiyetin gösterileceğini umut etmekteyiz.
 
İlan edilen olağanüstü hal, amacına uygun ve ölçülü olarak kullanılmalı, temel hak ve özgürlükler korunmalı, hukuka aykırı, siyasi bir takım amaç ve işlemler için bir dayanak veya araç olarak görülmemeli, işlemler hukuk devleti kurallarına uygun olarak gerçekleştirilmelidir.Kamu oyu bu yetkilerin cadı avına dönüşmeyeceği konusunda rahatlatılmalıdır.
 
Demokratik sisteme karşı bu vahim girişimin; hukukun üstünlüğüne bağlılığın,kuvvetler ayrılığının, bağımsız yargıya olan ihtiyacın, tüm yetkilerin anayasaya bağlı olarak kullanılmasının, ifade özgürlüğü ve insan haklarının ne denli önemli olduğunu bir kez daha gösterdiğini ummaktayız. Denizli Barosu olarak, Atatürk ilke ve devrimlerine, Cumhuriyet değerlerine, demokrasiye, milli egemenliğe dayalı parlamenter sisteme, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile belirlenen Anayasal sisteme, laik-demokratik Cumhuriyete bağlılığımızı sonuna kadar sürdüreceğiz.
 
Tüm sorunların çözümü milli birlik ve bütünlük içinde olmakta, gerçek ve eksiksiz demokrasidedir, hukuktadır. Bu nedenle son şüphelinin adalet önüne çıkarılıp,adil yargılama esasları ile yargılanıp hüküm tesis edilinceye kadar, başta Barolar, biz avukatlar, Cumhuriyet savcıları, hakimler ve adliye çalışanları adalet ve demokrasi nöbeti için adliyelerde  olacaktır.