HABERDENİZLİ.COM

Fethin nişanesi olan Ayasofya Camii’nin yeniden ibadete açılması hakikatin ikamesi, hakkın iadesi, haksızlığın, hukuksuzluğun izolesi olmuştur. 
Bu karar, milletin 86 yıldır kanayan yarasının kapanmasına, bir camiinin cemaatine yeniden kavuşmasına, fethin hukukunun korunmasına, feth edenlerin emanetine sahip çıkılmasına dair hukuki zemindir. Memur-Sen olarak; kararı tıpkı milletimiz gibi bağımsızlığın tescili yönüyle gurur, tarihe ve kadime sahip çıkılması yönüyle de onur vesikası olarak kabul ediyoruz. 
Milletin nezdinde, gözünde, kararında ve iradesinde “müze” vasfını hiç kazanmayan Camii vasfını da hiç kaybetmeyen Ayasofya; kendi gerçeğinden kopuk, milletin iradesinden uzak, bağımsız devlet perspektifiyle uyumsuz bütün gereksiz isimlerinden, vasıflarından, sınırlarından, yasaklarından arınmış ve gerçekte olduğu gibi hep olması gerektiği gibi Camii olarak millete ait olarak ve milletin hizmetine matuf olarak özgürlüğüne ve hakikatine kavuşmuştur. 
Alınan kararın arkasından hiçbir zaman milleti ve onun değerlerini içselleştiremeyen, milli ve manevi değerlerimizi benimseyemeyen, kuru sloganlar ile gündemde yer tutabilmek için kirli fikir dünyalarında oluşturdukları düşüncelerini kusmaktan geri kalmayan yapı ve yapılardan birbiri ardına açıklamalar gelmekte.
Beslendikleri statükodan kopamayan bu yapıların, olayı dönüp dolaşıp Cumhuriyet ve onu kuranlara getirmesi, bu değerler ile hiçbir sıkıntısı ve sorunu olmayan bu milleti ayrışmaya ve ayrıştırmaya çalışarak beslendikleri tek  kaynak olan statükonun ellerinden gidecek olması kaygısından olduğu da aşikârdır.
Her fırsatta ecdadımızı ve ülkemizi ayrışmaz/ayrıştırılamaz bir bütün olan tarihi bağlarından ve köklerinden koparmaya çalışarak; ecdadın aziz hatırasına, tarihi gerçekliğine, ortaya koydukları muasır medeniyete karşı duydukları kini ve öfkeyi her fırsatta dile getirmekten geri durmamışlardır.
Şimdi ise açıkça görüyoruz ki bazı sendika adı altında faaliyet gösteren bir takım oluşumların Ayasofya Camii’nin açılmasını Cumhuriyet değerlerine bağlamaları, bunun Cumhuriyet ile bir hesaplaşma olarak görmeleri ne kadar sığ bir düşüncede olduklarını, Dış kaynaklardan gelen söylemlere benzer bir söylem içinde olmaları neye ve kime hizmet ettiklerini de açıkça ortaya koymaktadır.

“Zulüm 1453’de başladı” söylemlerine ses çıkar(a)mayanların “86 yıllık zulüm bitti” sözünden de ne denli rahatsız olduklarına da bu süreçte şahitlik ettik. Fatih Sultan Mehmet Han’ın fetih hakkı olan ve onun aziz hatırasının manevi iklimi olan Ayasofya Camii’nin ibadete kapatılarak müze vasfına dönüştürülmesi, hem Fatih Sultan Mehmet Han hem de yeni bir dönemin simgesi olan minarelerinden 481 yıl ezan, dünyaya barış, huzur ve adalet getirmek için koşan ecdadın anlının secdeye gittiği Ayasofya Camii için zulüm değil de nedir?

Amaç, maksat gayet ortada. Mesele onlar için Ayasofya değil, taşeronluğunu yaptıkları, bu millete ve onun değerlerine ağız dolusu küfür etsinler diye hizmet ettikleri  gayri milli oluşumlardır. Bu kin ve öfkenin nedeni her fırsatta bu ülkeye bu millete ve onun değerlerine nasıl ihanet edebilirim düşüncesidir. Maskeniz düştü, altındaki fırsatçı yüzünüz göründü. Bu ülkede yaşayan hiçbir ferdin ne Cumhuriyet, ne onun değerleri, nede Cumhuriyetin kurucuları ile bir derdi yok, olmamıştır, olamazda. Kendi kutsalınıza almaya çalıştığınız bu değerler, sizin söylem oyuncağınızda olamaz. Ya başka kapıda oynayın, ya da kendinize başka bir oyuncak bulun.