Şöyle bir geçmişe dönün….Çocukluğunuza….Tabii ki 40 yaş üstüne bu sözüm…Artık bazı şeylerin nostalji olarak anılmaya başlayan yaş gurubundakilere.

Hani televizyon denilen sihirli kutunun henüz evlerimizin baş köşesine kurulmadığı,belki şehirler dışında çoğumuzun evinde aydınlatma aracı olarak duvarlarımızı tavanlarımızı is karası ile kirleten gaz lambalarının kullanıldığı, buzdolabı niyetine tel dolabın kullanıldığı, komşularımızın teklif dahi beklemeden evimize daldığı, kapıların henüz çelik olmadığı, mahallenin bakkalından bir şeyler alınacaksa, illa ki ihalenin sokağın çocuklarına kaldığı, herkesin komşularıyla neredeyse akraba gibi olduğu,samimiyetin hoşgörünün bugüne nazaran en üst seviyede olduğu, sokağımızdaki kızların “bacımız” olduğu ve onların namusunun bizden sorulduğu……O zamanlara kısa bir dönüş yapalım mı sizlerle?



İşte o zamanlar belki çoğumuz unuttuk ama, bir de halk kütüphaneleri vardı…(Şimdi yok mu diyorsunuz eminim)…Oraya sonra geleceğim..Bu halk kütüphaneleriyle tanıştırmak için öğretmenlerimiz sık sık  roman özeti ödevi verirlerdi…Okuyacaksın ki özetini çıkarasın..Ha bir de ana tema sorulurdu…O zamanlar öğretmen dedin mi şöyle bir titreyip kendine geleceksin..Her anını kollayan, okul dışında bile bir gölge gibi seni takip eden aileni tanıyan, gerektiğinde kulağını da çeken, ama tamamen adam olmamız için uğraşan, ve gerçekten saygıyı hak eden birisi..



İşte bu öğretmen her şeyi bilir....Hele hele edebiyatı…Niçin..Çok kitap okuduğu için…Verdiği ödevlerde hiçbir kaçamak yapma şansımız olmazdı…Bol bol okuyacaksın..Düşünsenize ilkokul 5 te (kendi namıma konuşuyorum) Dünya klasiklerini yutmuşum.Kemalettin TUĞCU nun kitaplarını seri halinde bitirmişim.A.Ziya KOZANOĞLU, Murat SERTOĞLU dan türk tarihini öğrenmişim,Osmanlı padişahlarını, Barbarosu tanımışım..onlarla sefere çıkmış ülkeler fethetmişim…Okyanusları tanımışım, Piri Reis le dünyayı gezmişim, Mark TWAİN le arkadaş olmuşum.Güliverle cücelerin ülkesini, Jules VERNE ile alemleri keşfetmişim…



Örnekleri çoğaltmak mümkün…Bu hızla gitsem herhalde bir kitap kalınlığında yazmam gerekecek…Görüyorsunuz ya kitap okumakla neler kazanmışız…Dostluğuna sığındığımız kitap bizi hiçbir zaman yalnız bırakmamış.Kah ağlatmış kah güldürmüş….Ülkeleri tanıtmış, bilinmeyenleri bildirmiş, bize hep iyi davranmış…



Peki gelelim can alıcı soruya….Biz son zamanlarda ne yapmışız….Teknolojiyle barıştıktan sonra, o en yakın dostumuzu bir daha yerinden kıpırdatmamak üzere, dostlar alışverişte görsün kabilinden oluşturduğumuz kitaplıkların raflarında tozlanmaya mahkum etmişiz..Bence haksızlık etmişiz….



Hadi o en vefalı, bizi daima bekleyen ümidini kesmeyen dostumuzu layık olduğu yere, ellerimize alalım ve hasbıhal etmeye başlayalım..Çocuklarımızla beraber her gün en azından yarım saat ona zaman ayıralım.. Alışkanlık kazanalım..



Eminim ki bir şeylerin hayatımızda hızla değiştiğini hep beraber göreceğiz…



Dostça kalın Hoşça kalın….



- - - -