Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sinan Kıvrak, TÜBİTAK ve KOSGEB tarafından, kaporta ve şase üretimi yapılan projelere milyonlarca lira destek verilirken, elektrikli araba üretiminde asıl desteklenmesi gereken sürücü ve motor projelerine destek verilmediğine dikkat çekti.

Dr. Kıvrak, "Türkiye’nin en büyük iki üniversitesi elektrikli araç yaptı. Fakat her iki aracın da motoru, sürücüsü ve bataryası tamamen dışarıdan geldi. Türkiye’nin en yüksek puanla öğrenci alan üniversiteleri en iyi olduğunu iddia eden üniversiteleri, nasıl olur da bir aracın sürücüsünü, motorunu kendisi imal edemez? Elektrikli araç üretilecekse elektrikli aracın her şeyiyle yerli olarak üretilebilmesi gerekir. Bakın, bizim kullanmış olduğumuz motor 300-400 lira, sürücümüzün maliyeti 250 lira, bataryalarımız hakeza yerli üretim, Bursa’da jel akü üreten Avantaj firmasının bataryalarıdır. O da yüzde 100 yerli üretim. Dolayısıyla her şey Türkiye’de üretilebiliyor." dedi.

YERLİ OTOMOBİLDE ARANAN BABAYİĞİTİN ÇIKMAMASININ SEBEPLERİ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, yerli otomobil üretiminde aradığı babayiğitin çıkmamasının sebepleri ortaya çıkmaya başladı. Denizli PAÜ Mühendislik Fakültesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sinan Kıvrak, ilk defa 2008’de Sanayi Bakanlığı’na, ikinci olarak 2012’de TÜBİTAK’a, elektrikli arabalarda kullanılacak hız kontrol cihazı üretimi için başvuru yaptıklarını, fakat yetersiz görüldüklerini ve destek alamadıklarını söyledi. Buna rağmen, elektrikli arabalarda kullanılan hız kontrol cihazları üzerine üç yıl çalıştıklarını belirten Kıvrak, teknik uzmanlardan yardım alarak, büyük üniversitelerin yapmadığı yerli elektrikli araba motoru sürücüsünü ürettiklerini ifade etti. Kıvrak, bu tür projelere devlet desteği sağlayan kurumların değerlendirme kurullarında olanların, konuyla ilgisi olmayan kimseler olduğunu iddia etti.

"TÜRKİYE’DE YAPILMAYAN ELEKTRİKLİ ARAÇ SÜRÜCÜSÜ ÜRETTİK ‘YETERSİZ’ GÖRÜLDÜK"

Kendi imkânları ile yaptıkları yüzde 100 yerli araçta esas önemi vurgulamak için dış kaportasını yapmadıklarını ifade eden Kıvrak, araçta, piyasada kolayca bulunan ve Türkiye’de üretilen yerli bir asenkron motorun sargısını değiştirerek, 48V DC aküden beslenir hale getirdiklerini, motor gücünün 7.5 kW, sürücü gücünün ise 46 kW olduğunu, 4 adet 12V 230A yerli jel akü kullanıldığını, sistemin deneme amaçlı kullanıldığından, sürati ve hızının istenilen şekilde ayarlanabildiğini belirtti.

TÜBİTAK, KOSGEB ve Sanayi Bakanlığı gibi projelere destek veren kurumlarda, projeleri değerlendiren kurulların değerlendirme açısından yetersiz olduğunu öne süren Kıvrak, “Maalesef Türkiye’de iş yapacak, ürün çıkarılacak projeler desteklenmiyor. Destek gören projelere baktığımız zaman yapılan uygulamalarda yine motor, sürücü ve bataryaların dışarıdan geldiğini görüyoruz. Yani esas can alıcı noktaları üretecek ya da ucuz, hesaplı, düzgün bir araba üretecek çalışmalar ne hikmettir desteklenmiyor. Fakat çok yüksek, milyon dolar mertebesinde destek alan projelere baktığımızda projelerin bir iki prototip ürettiğini görüyoruz. Üretilen numuneler, ithal ürün ihtiva ettiğinden maliyet olarak çok yüksek değerlere üretiliyor. O maliyette üretilen araçların kesinlikle sahaya çıkması, yollara çıkması mümkün değil. Doğmadan öldürülen bir sektör var şu an önümüzde.” dedi.

"BÜYÜK ÜNİVERSİTELER SÜRÜCÜ VE MOTORU İTHAL EDİP ‘YERLİ ARAÇ YAPTIK’ DİYOR"

Türkiye’deki elektrikli araçlarla ilgili projelere bakıldığında, genelde kaporta ve şase üzerine bir şeyler yapılırken, motor ve sürücü üzerine, batarya üzerine yapılan çalışmaların görülemediğini dile getiren Kıvrak, “Mevcut sistemin 5-10 bin lira arasında bir maliyeti var. Fakat bu aşamaya gelinceye kadar 20’ye yakın hız kontrol cihazı gerçekleştirdik ve yenileri üzerinde çalışıyoruz. Üç senedir yaklaşık 20-25 bin lira masrafımız oldu. Şu anda Türkiye’de bu şekilde bir araç üretilmiyor. Türkiye’nin en büyük iki üniversitesi elektrikli araç yaptı. Fakat her iki aracın da motoru, sürücüsü ve bataryası tamamen dışarıdan geldi. Türkiye’nin en yüksek puanla öğrenci alan üniversiteleri en iyi olduğunu iddia eden üniversiteleri, nasıl olur da bir aracın sürücüsünü, motorunu kendisi imal edemez? Bu, Türkiye’nin çok büyük bir problemi, handikapıdır. Biz petrol yakıtlı araçlarda kaporta ve şaseyi üretirken şanzımanını, beynini ve motorunu ithal ederek bir yere varamadığımız gibiş elektrikli araçlarda da maalesef aynı kötü gidişatta ilerliyoruz. Dolayısıyla bu yanlış gidişata bir ‘dur’ denmesi gerekiyor. Elektrikli araç üretilecekse elektrikli aracın her şeyiyle yerli olarak üretilebilmesi gerekir. Bakın, bizim kullanmış olduğumuz motor 300-400 lira, sürücümüzün maliyeti 250 lira, bataryalarımız hakeza yerli üretim, Bursa’da jel akü üreten Avantaj firmasının bataryalarıdır. O da yüzde 100 yerli üretim. Dolayısıyla her şey Türkiye’de üretilebiliyor. Göründüğü gibi, aracımızda herhangi bir sıkıntı da yok. Peki niye büyük üniversiteler çok yüksek maddi destek almalarına rağmen niçin hala elektrikli arabanın motorunu, sürücüsünü üretemiyor, ithal ürün kullandıkları araçları neden yerli araç olarak nitelendiriyor.” diye konuştu.

"ELEKTRİKLİ ARAÇ ÜRETECEK BABAYİĞİT YOK, DELİKANLI ÇOK"

Başbakan Erdoğan'ın, yerli otomobil için “babayiğit” arayışına da değinen Kıvrak, “Türkiye’de bu işi yapabilecek babayiğit yok. Fakat bu işi yapabilecek, yaşlısından gencine tüm Türkiye’de, sanayisinde ve üniversitesinde çok delikanlı var. Eğer bu işin delikanlılar tarafından yapılması istenirse bu tür bir çalışmada, biz elimizden geleni yapmaya hazırız. Zaten yapıyoruz da.” şeklinde konuştu.

"ELEKTRİKLİ ARAÇLARIN ŞEHİR İÇİ ULAŞIMDA ALTERNATİFİ YOK"

Elektrikli araçların şehir içi ulaşımda çok rahat kullanılabileceğini, şehirler arası ulaşımda ise şu anda mevcut bataryaların kilogram başına enerji miktarının hesaba katıldığında uygun olmadığını anlatan Kıvrak, şöyle devam etti: “Şu anda şehir içi günlük 50-100 kilometre gibi mesafenin kullanıldığı uygulamalarda elektrikli aracın alternatifi yok. Normal araçlarla karşılaştırıldığında elektrikli araçlar kırmızı ışıkta ya da durma esnasında enerji harcamıyor. Frenleme esnasında yada boşta baş aşağı sallandığında, rejenaretif modda daha önceden harcadığı enerjiyi ortalama yüzde 25 oranında tekrar geriye yükleyebiliyor. Temiz çevre açısından, egzoz emisyonu açısından, gürültü açısından her hâlükârda elektrikli aracın alternatifi yok. Ülkemizde petrol yakıtlı araçlarda yakalayamadığımız yerli üretim ve teknolojiyi elektrikli araçlarda kaçırmamalıyız.”