Denizli’de 13 yıllık diş hekimi Arzu Menteşeoğlu, 6 ay önce hekimliği bırakarak evinde Antalya’dan getirttiği su kabaklarından sanat eserleri yapmaya başladı. Su kabaklarıyla uğraşarak, hekimlikten daha çok mutlu olduğunu ve kendisini iyi hissettiğini belirten Menteşeoğlu, “Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinden 1997 yılında mezun olduktan sonra Denizli’de 13 yıl boyunca kendi muayenemde hekimlik yaptım. Mesleğimi yaparken kendimi mutsuz hissetmeye başlayınca da arayışa girdim. Bir arkadaşımla birlikte 2 yıl kadar önce aktarlardan aldığımız bir su kabağından lale desenli abajur yapmıştık. O zaman su kabaklarımı ilgimi çekmişti. 6 ay kadar öncede mesleğimi bırakarak evimin bir odasını atölyeye çevirdim ve su kabaklarına ruh vermeye başladım. Muayenehanemden kalan dental malzemelerden bir bölümüne de su kabaklarına şekil vermek için kullanıyorum” dedi. Antalya’dan özel olarak getirttiği su kabaklarından avizeler, abajurlar, gece lambaları, rüzgâr canı ve süs eşyaları yaptığını dile getiren Menteşeoğlu, “Su kabaklarıyla ilgili çok uzun süreler araştırma yaptım. Su kabaklarının 10 farklı cinsinin olduğunu öğrendim. İnceliğine, şekline göre su kabaklarından ne yapmak istersem o cins kabaktan sipariş veriyorum. Yapacağım eserin tasarımını da kendim yapıyorum. Bir su kabağı üzerinde iki gün çalışarak eserimi ortaya çıkarıyorum. Boncuk süslemelerini ve boyamasını da kendim yapıyorum. Eser yapmak için kestiğim su kabaklarının içinden çıkan çekirdekleri de kabak yetiştirmeleri için üreticilere geri veriyorum. Denizli’nin değişik bölgelerinde yüzlerce su kabağı çekirdeği diktirdim. O çekirdeklerden yetişen su kabaklarını da alıp eser yapmaya devam edeceğim. Su kabaklarıyla uğraşmaktan mutluluk duyuyorum. Kendimi iyi hissediyorum, su kabağından biblolar ve çanta yapmayı planlıyorum. Eşimde bana her zaman destek veriyor.” diye konuştu.

Yeniçeriler matara olarak kullanmış

Su kabağının tarihinin çok eski olduğunu söyleyen Menteşeoğlu, “Su kabaklarının kültürümüzde yeri çok büyük, plastik eşyalar bu kadar gelişmemişken insanlarımız su kabaklarında yoğurt yapmışlar, bal, zeytinyağı, pekmez ve su taşımışlar. Yeniçeriler ilk kez su kabaklarını matara olarak kullanmış. Geçmiş yıllarda köylerde cenazeler su kabaklarından yapılan taslarla su dökülerek yıkanırmış, insanlar ölümü hatırlamak için evlerinde bulundurdukları kefen bezlerinin yanına su kabaklarından da koyarmış. Topraktan çıktığı gibi kullanılan su kabaklarıyla uğraşmak eserler yapmak, 13 yıllık hekimliğin verdiği el becerim sayesinde bana çok kolay geliyor. Bana her konuda destek olan eşim Hüsnü Menteşeoğlu’na da çok teşekkür ediyorum” Diye konuştu.