Haberdenizli.com

 Gülizar BİÇER KARACA, kamu kaynaklarının toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten anlayışla harcanması ve kriz dönemlerinde sektörlere verilen teşviklerin adaletli ve eşitlik ilkeleri gözetilerek hazırlanması, ekonomik krizin toplumun kırılgan grupları ve kadınlara etkisinin detaylarıyla araştırılması amacıyla Meclis Araştırması açılmasını istedi. TBMM’ye araştırma önergesi sunan BİÇER KARACA, Küresel Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Raporu’na göre istihdama katılım ve olanaklar açısından Türkiye’nin 144 ülke içerisinde 131. Sırada olduğunu hatırlattı ve ekonomik krizle birlikte teşvik paketlerinin sektörlere dağılımında eşitlik ilkesinin gözetilmesini istedi. Piyasa odaklı mevcut ekonomi politikalarının toplumun farklı kesimlerinin sorunlarını çözemeyeceğini belirten Gülizar BİÇER KARACA’nın araştırılsın dediği kriz ve etkilerinin gerekçeleri:

Krizin Faturası Hanelere Yansıyor, En Çok Yoksul Kadınları Etkiliyor

TÜİK 2017 verilerine göre; kadın işsizlik oranı % 14,1 iken erkek işsizlik oranı % 9,4 Kadınların uzun süre işsiz kalma riski erkekler için % 17,5 iken kadınlar için % 28 olarak gerçekleşmiştir. İşsizlik rakamlarının dışında kalan ümidi kırık işsizler ya da iş aramaktan umudunu kesenler içinde de kadınların oranı daha yüksektir. Yeterli istihdam yaratmayan büyüme ve artan işsizlik, erkekleri de kadınları da olumsuz etkilemekte ancak kadınların yaşamındaki etkileri çok daha farklı ve olumsuz olmaktadır. İkincil işgücü konumunda olan kadınlar için kaliteli, kalıcı, yapıcı istihdam teşvikleri gerekmektedir. Krizin faturasını en derin biçimde yaşayanlar ise yoksullar, işsizler, iş aramaktan ümidini kesenler ve kayıt dışı çalışmak zorunda kalan kırılgan gruplardır. Krizin faturasının hanelere ciddi biçimde yansımasından olumsuz etkilenen toplum kesiminin başında kadınlar özellikle yoksul hanelerin bakım yükünü ücretsiz üstlenen risk altındaki yoksul kadınlar gelmektedir. 
Yaşanan Süreç, Sadece Ekonomik Kriz Değil Çoklu Krizler Dönemidir
İçinde bulunduğumuz durum sadece bir ekonomik kriz değil çevre krizi, bakım krizi, demokrasi krizi ve yönetim krizini içeren çoklu krizler dönemi olarak tanımlanıyor. Sonuçlara bakarak ekonomik krizi tanımlamak ve yaşanan diğer sorunlardan ayrı olarak ele almak mümkün olmadığı gibi çözüm politikalarında “piyasa ekonomisi” temelli yaklaşım sorunları çözmeye yetmez. Çoklu kriz olarak tanımlanan süreçlerin yönetiminde; gelir dağılımı eşitsizliğini giderecek, toplumsal cinsiyet eşitliğini baz alacak sürdürülebilir politikalar, toplum refahı açısından önem taşımaktadır.

Ekonomik Şiddet Gören Kadınlar Yoksullaşıyor, Daha Çok Şiddete Maruz Kalıyor

Kadınlar açısından risk oluşturan bir başka faktör ekonomik şiddettir. Ekonomik şiddet gören kadınlar ciddi biçimde yoksullaşmakta ve daha fazla fiziksel şiddete maruz kalmakta, ruh sağlıkları bozulabilmekte, bu durum varsa çocuklarına da yansımaktadır. Kadın ve çocuklar eğitim, beslenme, sağlık ve yaşam hakkından da engellerle karşılaşmaktadır. Ekonomik şiddet sonucunda ekonomik ve üretken iş gücü azalmakta, ülkelerin gelişim ve üretimleri azalmaktadır. 
Soyal Devletin Yapması Gereken Çocuk; Yaşlı; Engelli Bakımı Kadınların Ücretsiz Emeğiyle Sağlanıyor
Kadınların ekonomik güçlenmesi, kriz etkilerinden uzak tutulması için “bakım emeği” karşılığında verilen “sosyal yardımlar” ise düşük gelir gruplarında destek sunmakta ancak çocuk, yaşlı, engelli bakımını üstlenen kadınların çalışma hayatına katılımını engellemekte ve uzun vadeli kalıcı iş hayatından uzak kalmasını beraberinde getirmektedir. Sadece kadınların iş sahibi olması değil hangi sektörlerde istidam edildikleri, kayıt-dışı ya da esnek çalışma modeliyle çalışıp çalışmadıkları gözetilmeden istihdam politikası oluşturmak ekonomimizin kötü gidişatını tersine çevirmeyecektir.

Bakım Yükünü Taşıyan Erkekler, Bakım Emeği Veren Kadınların Üçte Biri Oranında

Türkiye’de 2017 yılında; istihdam edilenlerin sayısı 28.189.000. bunun 19.460.000’i istihdam edilen erkek sayısı iken kadınların sayısı 8.729.000. Kayıt dışı istihdamın bu rakamlara dahil olmadığı göz önünde bulundurulduğunda dahi istihdam piyasasında yer alanların ancak ortalama üçte biri kadınlar… Ücretsiz aile işçisi olarak çalışan toplam 3.134.000 kişinin cinsiyete göre dağılımına bakıldığında durum vahim… Bu rakamın 877.000’i erkek iken ücretsiz aile işçisi olan kadın sayısı erkeklerin neredeyse 3 katına denk düşecek biçimde 2.258.000 olarak gerçekleşmektedir. Kadınların istihdam piyasasındaki durumu eşitlikten uzak olduğu gibi ücretsiz aile işçiliğinin yükünü de kadınların taşıdığı görülmektedir.
TÜİK’in 2017 yılı istihdam edilenlerin cinsiyete göre dağılımı tablosuna göre;
13.424.000’ü erkek, 5.536.000’i kadın olmak üzere toplam 18.960.00 ücretli, maaşlı ve yevmiyeli çalışan bulunuyor. 
Türkiye’de işveren erkek sayısı 1.167.000, kadın sayısı ise sadece 112.000. Toplam işveren sayısı 1279.000’nın neredeyse 1/10’u kadınlardan oluşuyor.
Kendi hesabına çalışan 3.992.000 erkek bulunuyor. Toplam 4.815.000 kendi hesabına çalışanın sadece 823.000’ini kadınlar oluşturuyor. 

Ekonomi Tedbirleri ve Teşvik Paketleri, Kadınların İstihdamının Az Olduğu İnşaat, Altyapı Sektörlerine!

Ekonomik kriz dönemlerinde teşvik paketleriyle gündeme gelen ekonomi tedbirleri, genellikle fiziksel altyapı, inşaat ve son zamanlarda giderek artan bir biçimde yeşil enerji sektörlerine odaklanmaktadır. Bu sektörler, genellikle erkekler için istihdam yaratan sektörler olduğu ve kadınların yoksulluğunu, istihdam piyasalarına girişini zorlaştırdığı için kamu kaynaklarının ve teşvik paketlerinin eşitlik ve sürdürülebilirlik ilkeleri gereğince adaletli ve toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten şekilde hazırlanması ve harcanması büyük önem taşımaktadır. Kamu harcamalarının sadece bu alanlara odaklanması yerine sosyal bakım hizmetlerine yönlendirilmesi hem istihdam yaratacak ve talebi canlandıracak hem de sosyo-ekonomik açıdan düşük gelirli grupların ve yoksulluğun azaltılmasına olumlu etki edecektir.