CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan, yeni anayasa üzerinde tespitler yapmayı sürdürüyor. Değişiklik gerçekleşirse tarafsız olması gereken devlet kurumlarının partinin partilerin arka bahçesi olacağını söyleyen Arslan, Bu anayasa paketi, tarafsız olması gereken devlet kurumlarını partili cumhurbaşkanına bağladığı için, atama ve tayin süreçlerini tek adamın keyfine bıraktığı için, devleti partinin arka bahçesi yapmaya çalıştığı için kini, kibri, çekişme ve ayrışmaları büyütecektir. Devleti halkının ortak çıkarları için değil, partisinin ve kendine yakın duran bir azınlığın çıkarları için kullanan, kamu malını parti malı sayan bir anlayışın geldiği nokta bu anayasa paketidir. Parti harcamaları cumhurbaşkanlığı bütçesinden ve örtülü ödenekten harcanacağı için bu pakete "Hayır" oyu verilmelidir. Hakim ve savcıları HSK üzerinden kendisi belirleyecek olan bu tek adam anayasası, meclisin onayına hiç ihtiyaç duymadan devletteki tüm üst düzey yöneticileri atayacak, bütçeyi belirleyecektir.” dedi.


HUKUK TEK ADAMA TESLİM EDİLEMEZ

Hukukun en önemli özelliğinin kişilerin üzerinde olması ve öngörülebilir bir düzen ortaya koyması olduğunu söyleyen Arslan, “Ancak bu anayasa paketi yargıya talimat vermenin, kendi rotasına uyacak hakim ve savcıları kritik davalara yerleştirmenin hazırlığıdır. Kararını beğenmediği hakimi, savcıyı duruşma arasında görevden aldıran, taraf olmayanı bertaraf edecek bu anayasa değişikliği 2002'den bugüne görev yapmış her hükümet yetkilisini yargı önünden kaçırmak için meclisin denetleme görevlerini azaltmakta, meclisin somut yetkilerini yok etmek istemektedir.” İfadelerini kullandı. 

Arslan açıklmalarına şu şekilde devam etti; 

YÜRÜTMENİN BAŞINA SORU SORULAMAYACAK

“Partili cumhurbaşkanını tek yetkili yapan ama milletvekillerinin yürütmenin başına ve bakana sözlü soru sorma hakkını engelleyen bu paket, hesap sorulamaz bir düzen getirecek, devletin tepesinde kibri hakim kılacak, kutuplaşmayı arttıracaktır.”

FRENSİZ ARABA SARAYDAN YOLA ÇIKACAK, MECLİSİ FESHEDECEK

“Çok ve tam yetkili olan ama hesap vermeyen, yargılanması imkansız olan bir cumhurbaşkanı düşünün... Sınırsız yetkisiyle, frenleri sökülmüş ve hız ibresi yükseltilmiş bir arabada, meclisi hiçbir gerekçe duymadan feshetmek için yola çıkmış bir parti genel başkanı düşünün... Hesap vermeyen ama bir sabah kalktığında ülkeyi savaşa sokacak karara tek başına imza atabilecek bir partili cumhurbaşkanı düşünün... İstediği yargı kararını çıkartmak için sabah HSK'ya talimat veren, öğlen milletvekili listesi yazan, ikindi vakti cumhurbaşkanı kararnamesiyle kanunu es geçip, meclisi tatile gönderip istediği düzenlemeyi getirecek bir partili cumhurbaşkanı düşünün... Seçilecek cumhurbaşkanı partisinin de genel başkanı olacak; yargıya, kışlaya, okullara ve camilere direk müdahale eden bir başkanın yetkili olduğu alanlarda partizanlığın tavan yapacağı bir sistemin yerleşeceğini düşünün... Meclisin çıkaracağı bütçe kanununu beğenmeyip önceki yılın bütçe rakamlarıyla istediği harcamalara karar veren, devletin yerleşik kurumlarına danışmayıp onlarla dövüşen, kurumlara meydanlardan tehdit yağdıran, had bildiren bir partili başkan düşünün. Böyle bir model devleti çok daha büyük bir çöküntü içine sokacaktır.”

PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI KİBİR EKER, KİN BİÇER

“Hesapsız harcamalarla, denetlenemeyen kararlarla, talimatla işleyen yargı ve yasama organıyla, atamalara, tayinlere karar veren bir parti genel başkanıyla Türkiye demokraside aldığı yolu tümüyle kaybedecek ve bitirecektir. Hukuk devletinin kazanımları bu anayasa paketiyle yok edilecek, hesap vermeyen bir hükümet modeli kibir ekecek, kin biçecek, kısır çekişmeler ve tartışmalar sürüp gidecektir.”

MECLİS DIŞLANDIĞINDA HINÇ DUYGUSU ARTAR, ORTAK AKIL KAYBOLUR

“Ortak aklı, uzlaşıyı, devleti krizden çıkarmanın yolunu sağlayacak meclisin etkisiz kılındığı bu modelde ayrımcılık öne çıkacak, hınç duygusu adalet duygusunun yerini alacak, benden olmayana yaşam alanı tanımayan bir anlayış devlete egemen olacaktır. Kibir, diyaloğun  ve uzlaşmanın önünü tıkayacak, sarayın günde dört vakit konuştuğu, tüm kanallarda sadece kendini izlediği ortamda tek seslilik Türkiye'yi çoraklaştıracaktır. Konuşan Türkiye değil, konuşturulmayan, susturulan bir Türkiye ortaya çıkacaktır.”