Doğumsal böbrek çıkışı darlığına bağlı olarak idrarı böbrekte biriken hastanın böbreği Denizli Devlet Hastanesi’nde yapılan ameliyatla alındı.

Denizli’de yaşayan 23 yaşındaki Muhammet Aydoğan, genel kontrol yaptırmak için Denizli Devlet Hastanesi Üroloji Kliniği'ne başvurdu. Denizli Devlet Hastanesi Üroloji Uzmanı Dr. Muzaffer Keçelioğlu’nun yaptığı muayene sonucunda sol böbreği 7 litre sıvı ihtiva edip kistik bir yapıya ulaşmış ve karın içinin yaklaşık %80’ini kaplamış olduğu belirlenen hasta ameliyata alındı. Ameliyatı gerçekleştiren Üroloji Uzmanı Dr. Muzaffer Keçelioğlu, idrar kanalının darlığı sebebiyle hastanın böbreğinin idrar dolu bir kese haline geldiğini, böbreğin büyümesi sonucunda hastadan yaklaşık 7 kilo ağırlığında (normal böbrek ağırlığı 160 gr) böbrek çıkarıldığını söyledi.

Üroloji Uzmanı Dr. Muzaffer Keçelioğlu şunları söyledi: Üreteropelvik bileşke obstrüksiyonu (UPB) böbrekten üretere idrar geçişinde meydana gelen yetersizlik olup, doğumsal böbrek büyümesinin (konjenital hidronefroz) en yaygın sebebidir Tüm yaş gruplarında görülebilir. Erkek çocuklarda kız çocuklara göre daha sık (2:1 oranında) görülür. Sol tarafta daha sıktır (%67). İki taraflı görülme oranı % 10-40'tır. Üreteropelvik bileşke obstrüksiyonun gerçek sebebi net değildir. Anne karnında böbrek ve idrar borucuğunun oluşması sırasında ortaya çıkan bir seri yapısal bozukluk olduğuna inanılmaktadır. Daralmanın şekline göre intrensek(içten), ekstrensek (dıştan) ve sekonder (sonradan) olmak üzere 3 grupta sınıflandırılır.”

Yenidoğan bebeklerin hastalık olmasına rağmen sıkıntısız olabileceğini belirten Üroloji Uzmanı Dr. Muzaffer Keçelioğlu, yenidoğan bir bebeğin karnında tek ya da iki taraflı şişlik(kitle) var ise bu hastalığın akla gelmesi gerektiğini belirtti. Keçelioğlu: “Kanlı idrar hematüri), beslenme güçlükleri, düşmeyen yüksek ateşle hastalık kendini belli edebilir. Yüksek ateş idrar yolu iltihabı sonucu oluşur ve bu durum bu hastalığı olan bebeklerin %30'unda görülür. 5 yaş ve daha büyük çocuklarda aşırı sıvı alımı sonrasında aralıklı olarak ortaya çıkan böğür ağrıları yine bu hastalığın bir belirtisi olmaktadır. Nadiren de olsa baş ağrısı, genel düşkünlük, kilo alamama gibi sıkıntılarla kendini belli eden tansiyon yüksekliği(hipertansiyon) bu hastalığı akla getirmelidir. Yetişkinlerde de benzer şikayetler olabilir” diye konuştu.

Üroloji Uzmanı Dr. Muzaffer Keçelioğlu, ultrasonografinin en önemli teşhis aracı olduğunu belirterek hastalığın teşhis ve tedavisi hakkında şunları söyledi: “"Genelde böbreğin idrar toplayan kanallarında pelvis genişlemeler görülür. Ultrasonla böbreğin pelvis çapı ve parankim kalınlıkları ölçülür. Bu mesafenin boyutlarına göre çeşitli kararlar verilmektedir. Radyonüklid renografi yöntemi ayrıntılı böbrek fonksiyonları ve böbreklerin ayrı ayrı klirensini gösterir. Böbreğin etkilenme durumunu anlamak için nükleer tıp çalışmaları (DMSA;DTPA) yapılmalıdır. Manyetik rezonans (MR) görüntüleme, ilaçlı böbrek filmi (İVP) seçilmiş hastalarda böbrekleri, üreterler ve mesaneyi görüntülemek için kullanılabilir. Tedavideki amaç böbrek hasarını önlemektir. Yenidoğan bir bebekte böbrekte hasar yoksa, bebek rahatsa ameliyat yapılmadan izlenebilir. Hastaların takipleri genelde 3 aylık aralıklarla yapılır ve üreteropelvik bileşke obstrüksiyonu kendiliğinden düzelebilir. Teşhis anında böbrek hasarı olan ya da takipler sırasında sıkıntıları olan, idrar yolu iltihabı geçiren bebeklerde Piyeloplasti yapılmalıdır. 5 yaşından büyük çocuklarda kendiliğinden düzelme olasılığı düşük olduğundan cerrahi düzeltim öncelikle tercih edilebilir. Cerrahi olarak düzeltilmeyen hastaların zamanla böbreklerini kaybetmesi mümkündür. Bu hastamızda, doğumundan itibaren böbrek idrarla dolarak harap olduğu için hastanın böbreği herhangi bir travma sonucunda yırtılabilir, patlayabilir veya iltihap kapıp içi cerahat dolu bir kese haline gelebilirdi. Biz tüm bu tehlikeleri yaptığımız ameliyatla önlemiş olduk. Rahatsızlığın daha önceki yıllarda tespit edilmesi halinde hastanın böbreğinin kurtarılma şansı olabilirdi. Ancak bu hastalık ilk dönemlerde çok fazla belirti göstermeyebilir. Vücutta sadece bir ağırlık oluşabilir. Bu nedenle böyle şikâyetleri olan hastaların mutlaka bir uzman doktora başvurmaları gerekir” dedi.