Denizli Devlet Hastanesi Çocuk Psikiyatri Uzmanı Dr. Ülkü Akyol Ardıç, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) görülen çocukların tedavisinde ilaç kullanmanın yalnız başına bir çözüm oluşturmadığını, aile ve öğretmenlerin yaklaşımının da önemli olduğunu kaydetti. 
Çocuk Psikiyatri Uzmanı Dr. Ülkü Akyol Ardıç, çocukluk çağının en sık görülen rahatsızlıklarından olan dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun, son derece önemli akademik, sosyal ve psikiyatrik sorunlara yol açabilen ve olumsuz etkileri yaşam boyu sürebilen bir nörobiyolojik rahatsızlık olduğunu söyledi. Dr. Ardıç, hiperaktivitenin belirtilerini şöyle sıraladı:
"Dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik olarak sıralayabiliriz. Dikkat eksikliğinden bahsedebilmek için bu belirtilerin 7 yaştan önce başlamış olması ve kişinin günlük yaşamını etkileyecek boyutlara ulaşması gerekmektedir. Hiperaktivite bozukluğu olan çocuklar normal çocuklara göre çok hareketlidir. Bu çocukların bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjileri vardır. Sakin bir şekilde oynamayı beceremezler, çok konuşurlar, elleri, ayakları hiç durmaz. Bu durumda; eğer çocuk uygun olmayan durumlarda sağa sola koşturuyorsa, sınıfta oturması gerektiği halde oturamıyorsa, öğretmeninden çevresindekileri konuşturuyor ve dikkat dağıtıyor diye şikayetler geliyorsa, göstermesi gereken başarının altında başarı gösteriyorsa, ödev yapmakta zorluk çekiyorsa, eşyaları sağda solda unutuyorsa, seslenildiğinde duymuyorsa, okula hazırlanmakta zorluk çekiyorsa ve en önemlisi, eğer zeka kapasitesinin altında bir akademik başarı sergiliyorsa ailelerin alarma geçmesi ve mutlaka bir Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi uzmanından destek alması gerekmektedir."

AİLE VE ÖĞRETMENLERE ÖNEMLİ GÖREVLER DÜŞÜYOR
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu konusunda aile, okul ve hekim üçgenine önemli görevlerin düştüğünü hatırlatan Çocuk Psikiyatri Uzmanı Dr. Ülkü Akyol Ardıç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu rahatsızlıkta Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi’nin uygun gördüğü ilaçla birlikte kişisel psikolojik tedavi ve doğru aile desteğinin birleştirilmesi çok iyi sonuç vermektedir. Ebeveynlerin koşulsuz desteği ve öğretmenlerle kusursuz bir işbirliği çocuğun davranışı ve performansı üzerinde kayda değer düzeyde iyileşme sağlamaktadır. Özellikle öğretmenin çocuğu ön sıraya oturtması, cam kenarı veya kapı kenarına oturtmaması, çocukla arasında özel bir dil geliştirmesi. Ailelerin ise çocuğun ödev yaptığı ders ortamının düzenli olmasına, odanın sessiz olmasına ve dikkat dağıtıcı eşyaların ders çalışılan bölümden uzak bir yerde olmasına özen göstermesi gerekmektedir."