CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan medyaya yapılan operasyonlara ve bugün Resmi Gazetede yayınlanan süreli yayınlara ilişkin kriterlerdeki ifadelere sert tepki gösterdi. Arslan; “Bugün cuntacılar içeride ama fikirleri dışarıda, iktidardadır. Darbeciler neyi hedeflediyse bugün Türkiye sivil dikta altında OHAL'i de fırsat bilerek onu yaşatmaktadır. Medyanın özgür iradesine içi muğlak gerekçelerle sansür koymaya kalkan, konuşanı susturan, radyo ve tvlere canlı yayında mühür vuranlar, tam da 12 Eylül’cülerin, 15 Temmuz'cuların izinden gitmektedir." dedi.

TRT’ye, CNN Türk’e 15 Temmuz gecesi giren darbeci hainlerden ne farkınız kaldı?

O gün darbeciler medyayı ele geçirip kendi amaçları doğrultusunda yayın yapmasına dair işlem yaparken, bugün de FETÖ ile değil, hala muhalefetle ve muhalif medya ile mücadele etme gayreti içindesiniz. Darbe girişimi sonrası OHAL'i ilan ederek, Meclis’i pasif kılmanın, devlette kadrolaşmanın, Başkanlık uğruna devleti yeniden yapılandırmanın çalışmalarını yapıyorsunuz. Buna ses çıkaran, muhalefet edenlerle mücadele eden iktidar, yanlış gidişi sürdürüyor, FETÖ’cülerle koltuk kapma savaşına giriyor.

Basın özgürlüğü demokrasinin en temel unsurudur. Maliye tehdidiyle, polis baskınıyla reji odaları zapt ediliyorsa, solcu kimliği, Atatürkçü tavrı, hatta hatta mezhebi nedeniyle kanalların yayın odalarına giriliyorsa, burada ne Yenikapı ruhundan, ne ileri demokrasiden, ne de iyi niyetli ve samimi mücadeleden bahsedilebilir.

RESMİ GAZETEDE AHLAK KRİTERİ NEYİN NESİ?

Bugün Resmi Gazetede çıkan süreli yayınlarla ilgili karar, yaşadıklarımızın garip özetidir. Ancak darbeci bildirilerinde geçecek bir üslupla, muğlak ifadelerle, “Süreli yayınların isimlerinin toplumun genel ahlâk anlayışına ve kamu düzenine ters düşebilecek kelime veya kelimelerden oluşamaz.” deniyorsa, oturup düşünmek gerekir. Darbeci zihniyetler de muğlak ifadelerle, genel ahlak adı altında sansürün, kapatmanın yolunu aramış ve uygulamıştır.

Siyasi iktidar, 15 Temmuz gecesinin darbe karanlığını bugün OHAL uygulamasıyla zifiri hale çevirmiştir. Darbenin neredeyse tüm hedefleri gerçekleşmek üzeredir. ‘400 vekil verin, iş sulhle çözülsün’ diyenler, vatandaş iradesini çiğnemekte, muhalif olmayı teröristlikle eşdeğer saymaktadır. OHAL'in olağanüstü durumundan faydalanarak, özellikle FETÖ ile ilgisi ve irtibatı olmayan yayın organlarınıda kapatma yoluna gitmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, siyasi iktidar çok sesli bir yayın değil, tek sesli, o da iktidarın sesi olacak bir medya yaratmaya çalışmaktadır. Buna şiddetle karşıyız, çok sesli konuşan bir Türkiye istiyoruz.

OHAL’İ UZATMAYA GEREK YOK

7 Haziran’dan beri, istediği Anayasa ve içtüzüğü çıkaramayanlar, bugün OHAL’I uzattıkça, alt edemediği muhalefeti darbe gücüyle yenmeye kalkmaktadır, buna asla izin vermeyiz! OHAL'i 3 aylık süreyle ilan ederken bu sürenin kısalabileceğini ve hatta 45 gün sonra normale girebileceğini söyleyenlere, ilk 3 aylık süre yetmemiş, şimdi de OHAL şartları kalmadığı halde, bir 3 ay daha uzatma yoluna gitmişlerdir.

OHAL’İ BİTİRİN, MECLİS’E GELİN

OHAL şartları çoktan bitmiştir. Meclis’te görüşülmesi gereken konuların hala KHK ile karara bağlanmasını demokratik sosyal hukuk devleti ilkesine uymadığı için şiddetle reddediyorum. Bu süreyi uzatmakla, muhaliflere karşı genişleyen operasyonlarla hukuksuzluk ve şiddetin süresi 3 ay daha uzatılıyor.

400 vekil isteyip alamayanlar, 14 yıldan beri FETOCU'larla iç içe olanlar, bugün ülkenin 1 yıldır yokuş aşağı gitmesinde, terör ve darbe süreciyle ülkenin kan gölüne çevrilmesinde asıl pay sahibi olanlardır.

FETOCU'lar yalnızca askeriyede, bürokraside, eğitimde, üniversitelerde değildir. Siyasi ayağı FETOCU'lardan temizlenmeden gerçek temizliğin yapıldığı söylenemez.
Muhalif medyaya diş geçiremeyenler polis ve taraflı yargı eliyle devleti Başkanlık inadı uğruna uçuruma sürüklemektedir. Bu gidiş iyi bir gidiş değildir, her şeyi Arap saçına döndüren, sistemi altüst eden bu yapılanlar, gelecekte yine Devletin ve Milletin başına bela olacaktır.

YENİKAPI RUHUNA KARŞILAR

Adaletin miladı olması gereken Yenikapı’yı ertesi sabah yok sayanlar, her geçen gün kadrolaşma, hukuksuzlaşma, keyfileşme ile toplumu ve devleti bölünmenin eşiğine getirmektedir. Bu yanlış uygulamalardan hızla vazgeçilmeli, CHP'nin önerilerine ve eleştirilerine kulak verilmelidir.

Genel Başkanımızın Taksim Manifestosu, tüm ilkeriyle ayaktadır, devleti ve toplumu yeniden düzlüğe çıkaracaktır. İktidarı uyarıyoruz; Devlet kin ve öfkeyle, muhalif medyayı susturmakla yönetilmez. Medyadan elinizi çekin, devlette liyakatı, vatandaşın direnme hakkını önemseyin. Meclis’in parlamenter sistemine dokunmayın. İnancı, kimliği, yaşam tarzı ne olursa olsun, yayın ve ifade özgürlüğüne dokunmayın. Türkiye’yi darbe hukukundan arındıralım derken, muhalifleri arındırmaya gitmeyin. Uygulamalarınızla büsbütün darbeye saplanıp kalmayın. Ülkemiz, üçüncü sınıf demokrasiyi hak etmiyor, asla basını ve haber alma hakkımızı engellemeyin. Artık Türkiye'nin itibarını daha fazla zedelemeyin.”