Zeybekci, Hemen hemen her taşın altından çıkan İngilizler’in başı çektiği itilaf devletlerinin orduları, Türkler’i yenebilecekleri hayaliyle yüklendi.
Dünyanın öbür ucundan getirdiği askerleri, Gelibolu Yarımadası’na yığdı. Anadolu’yu paramparça etmek amacıyla, giriş kapısı olarak gördüğü Çanakkale’ye dayanmıştı. Ancak, İslam dünyasının adeta uç beyi niteliğindeki Anadolu’nun yetiştirdiği arslanlar, son Haçlı seferine aman vermedi. Bayrak inmedi; ezan dinmedi.

Hristiyan dünyası, canavarlaşmış askerleriyle doldurulmuş zırhlılarını sözde hasta adam Osmanlı’nın bağrına hançerini dayamak üzere yolladı. Bunu gören atalarımız da her şeyini ardında bıraktı; yüreğinde iman, elinde Kuran’la cepheye koştu. Çünkü, vatan savunması farzdı.
Anadolu’nun kınalı kuzuları, dilinde “Allahu ekber!” nidalarıyla Seddülbahir’den Arıburnu’na, Kirte’den Anafartalar’a, Kocaçimentepe’den Conk Bayırı’na insan seli misali aktı. Yağmur gibi düşman kurşunu altında, ebabillerin fillere karşı savaşı misali elinde süngüsüyle ölüme koşan Türk askerini, medeniyet denilen tek dişi kalmış canavar ne yaptıysa yenemedi. Atalarımız, 18 Mart 1915’te “Çanakkale geçilmez!” dedirten destanı yazdı ve ülkemizin üstündeki kara bulutları dağıttı.

O gün bir varoluş savaşı veren başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere vatanı için kanını dökmüş veya şehadet şerbetini içmiş ecdadımız ile onlardan aldığı sancağı hiç düşürmeden bugünlere taşıyan Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını, rahmet ve minnetle anıyorum. Nur içinde yatsınlar. Torunları, onların uğruna can verdikleri toprakları, aradan geçen bir asra rağmen düşman postallarına ezdirmedi! Biliyorlar ki bu topraklar, canı pahasına kendisine vatan yapanların hayır duasını aldı. O nedenle, ne zaman ki atasını andı; onların hatırına ellerini açıp şerden Allah’a sığındı.

Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Bu millet, gerekirse canını verir yoluna baş koyduğu vatanını vermez! Tam 101 yıl sonra yine yedi düvel toplandı geldi. Yine sınırları zorluyorlar. Ancak, hemen yanı başındaki hatta içindeki maşalarının kirli oyunları ve işbirlikçi hainlerin tuzaklarına rağmen Türkiye, aydınlık yarınlara doğru durmadan yoluna devam ediyor. Hem ordusu, hem de ekonomisi ile yine hiçbir tehdide boyun eğmiyor. Yine nice Anadolu’nun yiğitleri ülkesi uğruna can veriyor fakat, gelecek kuşakların emaneti, ata yadigarı olan bir karış vatan toprağını bile kimselere vermiyor! Çünkü şunu biliyor ki, Çanakkale Destanı’nı en iyi anlatan Milli Şair Mehmet Akif Ersoy, ta ki yıllar öncesinden O’na sesleniyor; aklından hiç çıkarmadığı müjdesi de az ilerde O’nu bekliyor:
“Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, 
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.”