Türkiye'nin fiziki olarak en büyük baro binası, düzenlenen törenle açıldı. Denizli Barosu'nun 7.5 milyon liraya mal olan hizmet binasının açılış törenine Barolar Birliği Başkanı Metin Fevzioğlu, Denizli Valisi Ahmet Altıparmak, Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, Denizli Baro Başkanı Müjdat İlhan ile avukatlar, Denizli Adliyesi'nde görevli savcı ve hakimler katıldı. Denizli Baro Başkanı Müjdat İlhan, yargının en önemli ayağı olan savunma makamını güçlendirmek, Denizlili avukatların daha iyi fiziki koşullarda hizmet verilmesi için inşa edilen hizmet binasının Denizli halkına da açık olduğunu söyledi. 

Törende konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Fevzioğlu ise yeni hizmet binasının Denizli'ye hayırlı olmasını diledi. Avrupa Komisyonu'nun Türkiye ile ilgili kararını eleştiren Fevzioğlu, Türkiye'nin 200 yıllık modernleşme ve çağdaşlaşma yolundan döndürülemeyeceğini söyledi. Konuşmaların ardından Denizli Barosu'nun hizmet binası açılış kurdelesi protokol üyeleri tarafından kesildi. 

'TÜRKİYE AB'YE GİRME HAKKINA ÇOKTAN SAHİP OLMUŞTUR'

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Fevzioğlu, daha sonra basın toplantısı düzenleyerek basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Avrupa Komisyonu'nun Türkiye'nin üyelik müzakerelerini dondurma kararını eleştiren Fevzioğlu, "İlk sözüm Avrupa Birliği'ne. Sanki bizi az kaldı, tam üye yapacaklarmış gibi, onlar ısrar etmiş de biz ayak sürümüşüz gibi şimdi biz sizi almayacağız, müzakereleri donduruyoruz diyorlar. Bir kere herkes samimi olsun, AB'yi samimiyete davet ediyorum. Bugüne kadar AB'ye giren son 10 yılda AB'ye giren devletlere bakınız, Türkiye AB'ye girme hakkına çoktan sahip olmuştur. Ama hep ayak sürüdüler. Avrupa'da popülist siyasetçiler kendi siyasetlerini yürütürken, Türkiye düşmanlığını malzeme olarak kullanmayı mazeret bildiler. Oysa bunun ne Avrupa'ya faydası var, ne Türkiye'ye faydası var. AB'ye girmek elbette Türkiye'nin menfaatine,  ama Avrupa'nın da menfaatine. Çünkü AB'nin tam sınırında Ortadoğululaşmış bir Türkiye mi tercih edilir, yoksa çoğulcu, katılımcı demokrasinin tüm kurallarını yerine getiren, hukukun üstün olduğu, birliğini beraberliğini koruyan Türkiye mi?" dedi. 



'BİZİ MODERNLEŞME YOLUNDAN KİMSE AYIRAMAZ'

Avrupa Birliği ülkelerini terör örgütünün söylemlerinin peşine takılmakla eleştiren Fevzioğlu, "Birliğini beraberliğini koruyan Türkiye dediğimizde AB'nin bir kusuru daha var. O da Türkiye'de insan hakları ihlallerine karşı söz söylüyoruz diye bölücü terör örgütünün söylemlerinin peşine takıldı bazı Avrupa ülkeleri. Evet, Türkiye'de insan hakları sorunu var, demokratik kurum ve kuralların işlemesinde büyük sorun var.  Yalnız terör örgütünün söylemleriyle insan hakkı, temel hak hürriyet, çoğulcu demokrasi ihtiyaçlarına dair söylemleri birbirinden kesin çizgilerle ayırmak lazım. AB, Türkiye'yi çağdaş toplumuna elini uzatmakta çok geç kaldı. Çok tereddütlü davrandı.  Onun yerine birtakım terör örgütü sempatizanlarıyla toplantıları ve bir takım faaliyetleri tercih etti. Bu da dolayısıyla Türk milletine rahatsız etti. Ancak Türkiye'nin yolu ve yönü 200 yıldır Avrupa'dır. Bugün Avrupa Birliği'nce sahiplenilmiş olan değerlerinin bir sahibi de hiç kuşkusuz Türkiye'dir. Çünkü bu topraklardan çıkmıştır bu değerler. Çok açık söyleyeyim, 200 yıllık modernleşme, çağdaşlaşma,  yolundan bizi hiç kimse döndüremez. AB'nin bir kararı da durduramaz, Türkiye'de geçici siyasetin sığ söylemleri de bizi bu yoldan çeviremez" dedi. 



'ŞANGHAY, AB'NİN ALTERNATİFİ DEĞİLDİR'

Şanghay İşbirliği Örgütü'nün AB'nin alternatifi olamayacağını söyleyen Fevzioğlu, "Elbette Şanghay İşbirliği Örgütü, Avrupa Birliği'ne bir alternatif değildir. Avrupa'dan kopmamızı da seçimle, bir takım siyasi taban konsolidasyonu hedefli söylemler sağlayamaz, buna sebep olamaz. Bunu Türkiye'deki siyasetçiler için de Avrupa'daki siyasetçiler için de söylüyorum. Sığ siyasetle, hamasetle bir yere varılmaz. Şanghay işbirliği Örgütü'nün üyelerine baktığımızda tamamı demokrasiden uzakta kalmış, tamamı insan haklarında sınıfta kalmış ve enginliği, refahı, küçük bir azınlığa, oligarklara dağıtan devletlerdir, toplumun geneline yaymayı başarmış, sınıf farkı olmaksızın her vatandaşın eşit vatandaş olduğu toplumlar değildir. Türkiye'nin hedefi ise bu değildir. Şanghay Ekonomik Örgütü ile elbette işbirliği kurulabilir ama Avrupa Birliği'nin alternatifi sayılamaz. Bu örgütün içine girmek askeri alımlarda da silah alınmasını, işbirliği yapılmasını somutlayacak bir adım olur. Bu da Türkiye'nin NATO üyeliği ile bağdaşmaz. Bulunduğumuz coğrafyada NATO ittifakının içinde yer almamız Türkiye ve NATO için de önemlidir.  Rusya için önemimiz ve değerimiz NATO'nun üyesi olduğumuzda, Avrupa Konseyi'nin parçası olduğumuzda, AB ile adaylık sürecimiz devam ettiğinde çok daha fazladır. Aksi takdirde Rusya'nın işbirliği yapacağı bir devlet olmaktan çıkarız, Rusya'nın sömürmek istediği bir devlete dönüşürüz. Osmanlı Tarihini yakından bilenler Rusya'nın hedefinin daima Türkiye'yi sömürgeleştirmek ve ele geçirmek olduğunu bilirler. Türkiye'nin hiçbir devlete boyun eğecek biat edecek hali de yoktur" diye konuştu. 



'BAĞIMSIZ YARGI, GÜÇLÜ MECLİS'

Başkanlık sistemi konusunda taslağı görmek istediklerini söyleyen Barolar Birliği Başkanı Metin Fevzioğlu, "Henüz kamuoyuna açıklanmadı. Partiler arasında neyi konuşurlar biz bilmiyoruz. Bizimle paylaştıklarında söyleyecek çok sözümüz vardır. Türkiye'yi uyaracağımız husus şudur. Hangi paket gelirse gelsin önümüze, kuvvetler ayrılığı ne oldu diye sorarız biz, yargı bağımsızlığını nasıl sağlıyorsunuz, yasamayı nasıl güçlendiriyorsunuz. Başkanlık sisteminin demokratik bir sistem olmasının vazgeçilmez koşulu tamamen bağımsız yargı ve güçlü bir meclistir. Başkan aynı zamanda bir siyasi partinin genel başkanı olacaksa, bu siyasi partiler yasasıyla partisinin bütün milletvekillerini atama yetkisi olur.12 Eylül faşist rejiminin Siyasi Partiler Yasası ile Başkanlık sistemine gidersek Meclis, hiç kuşkusuz başkan tarafından şekillendirilir. Bu apartman yönetiminde bile olmaz bu. Apartman yöneticisine denetçini sen tayin et diyor muyuz. Başkan adayının partisinin genel başkanı olmasına ve milletvekili adaylarını belirlemesine izin verilecek olursa yasama organı tamamen başkanı tabi olur ve denetleyemez. Yargı da bugünkü gibi siyasi iktidara bağımlı devam ettirilirse, bunun adı kuvvetler birliğidir. Biz bu sistemi biliyoruz. 6 yüzyıl yönetildik. Bunun adı padişahlıktır. Onun için bizim tutumumuz Başkanlık sistemine karşı çıkmak değildir. Meclisi nasıl güçlendireceksin, yargı bağımsızlığını nasıl sağlayacaksın. Bu soruların cevaplarını istiyoruz. Paylaşırlarsa bizimle tasarılarını bu soruların tatmin edici cevapları var mı paylaşırım. Ama basına yansıyan bilgi kırıntılarından gördüğümüz kadarıyla sanıyorum kaygıları bu değil, daha çok kişi üzerine bina edilmiş kaygılar var. Bir kişi için bütün sistemin değiştirilmesi gibi bir kaygı ve talep var" dedi. 



'KİM BU İŞİN ARKASINDAYSA ORTAYA ÇIKSIN, ÜSTÜ ÖRTÜLMESİN'

FETÖ soruşturmalarıyla ilgili değerlendirme yapan Metin Fevzioğlu, Meclis Araştırma Komisyonu'nun faaliyetlerini sürdürdüğünü, 25 yıl önce İçişleri Bakanlığı yapan Mehmet Ağar'ın dinlendiğini, ama MİT Müsteşarı ile Genelkurmay Başkanı'nın dinlenmediğini, bu tutumu anlamanın mümkün olmadığını söyledi.  Soruşturmaların siyasete uzanmasını vatandaşın beklediğini belirten Fevzioğlu, "Bu hain örgüt her yere girmiş, yargıyı ele geçirmiş, emniyeti, istihbaratı, bakanlıkları ele geçirmiş, ne hikmetse nasıl olduysa siyasi partilere geldiğinde yok, biz girmeyelim mi demiş? Buna inanın var mı Allah aşkına.  Tabi ki söz konusu değil. O zaman burada vicdanlar soruyor. Anaokulu öğretmenine kadar gidiyorsunuz, siyasetçiler söz konusu olduğunda frene mi basıyorsunuz?  Bunu artık insanlar soruyor ve herkes için eşitlik istiyoruz. Kimse, kim bu işin arkasındaysa, siyasi kaygılarla, oraya dokunursak domino etkisi yaratır gibi mülahazalarla üstü örtülmesin. 15 Temmuz'da bu milletin üzerine bomba yağdırdılar, Meclis'i bombaladılar.  Suriye olmanın tam kıyısından döndük. O zaman millet olarak biz bu işin siyasi ayağında kimler var, inandırıcı delilleriyle görmek istiyoruz. Bir an önce davaların açılmasını istiyoruz" diye konuştu. 

'TÜRKİYE'NİN BİR NUMARALI SORUNU ADALETTİR'

FETÖ soruşturmalarında dosyaların gizli olduğunu, avukatların dosyaları görememesini de eleştiren Fevzioğlu, "Mağduriyet iddiaları gittikçe çığ gibi büyüyerek şuyu vukuundan daha beterdir deyişini haklı çıkarıyor.  40 bine yakın tutuklu var, dosyalarında hangi deliller olduğunu hiç kimse bilmiyor. Açılsın bunlar, suçluyla suçsuzu ayıracak tek yol adil yargılama. Başka türlü ayrılamaz ikisi birbirinden. Suçlu ve suçsuzu adil yargılama yapıp ayırmadığınız sürece bundan terör örgütleri yararlanıyor. Açıkça söyleyelim size. Şu anda Güneydoğu'da vatandaşlardan Ahmet Türk'ü hangi nedenle aldınız. Cevaplayabiliyor muyuz? Dosya kapalı.  Biz Ahmet Türk'ü barış yanlısı, merkeze insanı, şiddete karşı olan bir insan olarak biliyoruz. Kamuoyundaki algılama bu. Böyle bir kişiyi tutukladığına göre yargı, dosyası açılmak zorunda. Tarihinde halktaki tabanı en alt seviyelere kadar inmiş olan bölücü terör örgütü yapılan yargısal uygulamalar yüzünden yine taban kazanmaya başlayacak, uyarıyorum sizi. Teröristle mücadele silahla olur, terörle mücadele ise akılla olur. Akıl bize adil yargılama yap diyor. Bunun için delilleri göstereceksiniz, avukatıyla görüştüreceksiniz, savunma hakkı vereceksiniz. Türkiye'nin bir numaralı sorunu adalettir, Başkanlık sisteminden önce adalettir. Cayır cayır yanan sorunu adalettir. Türkiye'de mahkemeleri, tarafsız, bağımsız, güven verir, şeffaf hale getirmedikçe yapılan her kamuoyunu ilgilendiren soruşturma bizi birbirimize düşman ediyor" diye konuştu.