Tefçi açıklamasında ‘93 yıl, acıların, yokluk ve sıkıntıların yaşandığı bir dönemde, milletimiz, var olma mücadelesi vermiş; varlığına yönelen tehditlere karşı verdiği Kurtuluş Savaşı’nı zaferle taçlandırarak, tarihe unutulmaz bir destanla geçmiştir.

Güçlü bir ruh ve iman yüceliğinde bütünleşen milletimiz, istiklal aşkı ve özgürlük ruhuyla hep birlikte, yani gerçek manada ‘millet’ olarak, yeryüzünün birleşmiş bütün zalimlerine karşı yeryüzünün bütün mazlumları adına sürdürdüğü mücadeleyi zaferle sonuçlandırmıştır.
Hâl böyleyken, milli mücadele ruhu temelinde yükselmesi, gerçekliğini millet iradesinde bulması gereken Cumhuriyet, uzun yıllar boyunca dayattığı resmi ideolojisiyle kendi insanına yabancılaşmanın sıkıntılarını yaşa(t)mış; devlet mekanizması belli zümre ve sınıfların çıkarına hizmet eden bir aygıta dönüşmüştür. Ekonomik, demokratik, kültürel haklar ve nimetler, ülkenin ve milletin bütününe yayılamamıştır. Devlet ve milletin kucaklaşarak bütünleşemediği Türkiye’de, değerler çatışması hayatın her anını, alanını negatif etkilemiş, gerçek manada ne millet cumhuriyetini ne cumhuriyet milleti kazanabilmiştir.

Varoluşumuz millet gerçekliğini esas almak zorundadır. Bütün çabalar milletimizi mutlu, başarılı kılmak içinse, yapılması gereken, bizi millet olarak var ve güçlü kılan değerlere dönmek, o değerleri canlı, yaşanır kılmaktır. Milleti tarihsel, kültürel bağlar, derinlikler var kılar. En temel varoluş referanslarımız olan insan ve medeniyet değerlerimiz, köklü iddialarımızın, yaşama gerekçemizin kaynağıdır. Onları devlet-millet kaynaşması içinde yaşanır kılarak güncellemek, güncelleyerek yaşanır kılmak, Türkiye’ye güç katacaktır. Esasen son dönemde bütün göstergeleri altüst edecek tarzda gelişen Türkiye, güç ve ilhamını devlet-millet kaynaşmasından almaktadır. Bir anlamda devlet milletine, millet devletine kavuşmuştur.

Bugün de, Cumhuriyetin kuruluşuna giderken yaşanan sıkıntıların benzerlerini, içeriden terör, dışarıdan kanlı, kirli emperyalist tezgâhlar olmak üzere, varlığımızı ve bütünlüğümüzü hedef alan saldırılarla karşı karşıyayız. Uluslararası siyasetin gizli odalarında planlanan oyunun farkında olarak, millet olma şuurunu daha kararlı, daha kucaklayıcı, kuşatıcı ve her vatandaşımızı içine alan yüksek duygu ve inançla sürdürmeliyiz. Bu ideale, ancak inançları, tasaları, kıvançları, kederleri bir olan insanlar ulaşabilir. Millet, böyle bir birlikteliktir. Cumhuriyetin kurucu ruhu buydu. 15 Temmuz’da kanlı bir darbeyle ülkemizi işgal etmek isteyen ihanet odaklarına karşı yeni bir istiklal direnişi, milli mücadele yıllarındaki ruhun canlandırılmasıyla kazanılmıştır. Bu ruh özenle korunup yaşatılmalıdır. Çünkü şu anda içinden geçtiğimiz süreci, karşı karşıya bulunduğumuz tehlikeleri, yaşadığımız sorunları ancak böylesi bir ruhu, birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhunu muhkemleştirerek aşabiliriz.

Kökü insanımızın kültür, inanç ve irfan dünyasına dayanan Eğitim-Bir-Sen olarak, Cumhuriyeti, temel insan hak ve özgürlüklerine dayalı, demokratik bir anayasa ile güçlü kılmanın gereğine inanıyoruz.
Milletimizin, Yeni Türkiye’nin barış ve kardeşlikle aydınlanmış ufkuna doğru hep birlikte durmak, yorulmak bilmeden el ele, gönül gönüle yürüyüşünü kutluyor; paralel, yatay, dikey bütün hainlerin temizlendiği, adaletin tam anlamıyla tesis edildiği, özgürlüklerin ve huzurun hâkim olduğu, birlik ve beraberliğin güçlendiği, kardeşlik ikliminin hâkim olduğu nice yıllar diliyoruz diyerek sözlerini tamamladı.