Kendisinin KOAH hastası olduğunu ve tedavi gördüğünü belirten, eşini hastaneye götürdüğü dönemde başından geçen olayları gözyaşları içinde anlatan Yavuz, çeşitli doktor isimleri vererek tedavisinde gerekli özeni gösterilmediği, yasak olmasına rağmen doktorların özel muayenesine çağırdığını iddia etti. Halil İbrahim Yavuz, şunları kaydetti: "Doktorlar, 'Eşin göğüs kanseri, acil yatırmam lazım.' dedi. 150 lira muayene parası verdik. Denizli Devlet Hastanesi'nde bir hafta yattık. 'Eşinin kalbinde sıvı var.' dediler. Kalbinden şırıngayla su almaya başladılar. Sonra yoğun bakıma kaldırdılar. Eşim bayıldı, dört beş gün yoğun bakımda kaldı. Kendim de kan kusuyordum. Ben üniversiteye kaldırtmak istediğimde akşamüzeri, 'Hem ameliyat yapacağız hem de kalbine yama yapacağız fakat elimizde iyi yama yok, Çin yaması var, 3-5 bin lira tutuyor.' dediler."
Hastane içinde 200 euroya kan satın aldığını, eşini üniversite hastanesine sevk ettirmek istemesine rağmen ilk etapta izin vermeyen hastane yönetiminin, valiliğe şikâyeti üzerine bu sefer fişini çekerek orta yerde bıraktığını söyleyen Yavuz, "Akşam üzeri saat dörtte fişi çekip, 'al' denildi. Dikiş yerlerinden kanlar akıyor. Bunu nasıl çıkardılar? İltihap vücuda akmış, tedavisinin ne olduğu belli değil." diye konuşuyor. Başından geçen olayları, hasta yattığı evinde şiir şeklinde kağıtlara yazıp duvarlara asan Yavu,z doktorları şikayet etmesine rağmen İl İdare Kurulu yargılama izni vermediği için mahkeme gidemediğini dile getiriyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, başbakanlığı döneminde Denizli'ye geldiğinde yazdığı bir mektupla başından geçen olayları yazıp korumalar vasıtasıyla ulaştırmaya çalıştığını ancak bir netice edemediğini söyleyen Yavuz, bu hale gelmelerinden sorumlunun devlet olduğunu, tek amacının eşinin tedavi ettirmek olduğunu ifade ediyor.