TMMOB Jeoloji Mühendisi Odası Denili Şube Başkanı Hakan Şekerci 17 Ağustos depreminin bu sene 17'inci yılında bir kez daha anarak "Her yaşanan felaketten dersler çıkartıyoruz. 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17. Yıl dönümünde , ülkemizin en  çok   can kaybına sebep olan felakettlerin başında gelen “ DEPREM GERÇEĞİNİ” bu gün bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Öncelikle  Marmara Depreminde yitirdiklerimizi rahmetle anıyoruz.Deprem Gerçeğini hatırlatmanın amacı , halkımızı karamsarlığa sürüklemek değil  olası bir depreme hazır mıyız sorusunu beyinlerde yer edinmesini sağlayabilmektir." dedi.
 
Ülkemiz depremsellik açısından incelendiğinde ,bir çok yerleşim birimimizin fay hattı veya fay zonlarının üzerinde, kenarında veya etki alanı içerisinde yeraldığıda bilinmektedir.

Ülkemizde meydana gelen depremler ve bugüne kadar yapılan tüm araştırmalar, afet zararlarının önemli ölçüde denetimsizlikten kaynaklandığını ve doğa olaylarının afete dönüşmesinin en önemli nedenlerinden birinin de "Yapı Üretim-Denetim Sistemi" olduğunu göstermektedir.
 
Son depremde meydana gelen hasarların  ilk belirlemelere göre yeraltısuyunun yüksek olduğu, gevşek alüvyal zeminler üzerine kurulmuş olan yerleşim birimlerinde meydana gelmiş olması bizlerin daha önceki söylemlerimizin  ne kadar doğru olduğunu bir kez daha göstermiştir.
  • Sağlıklı ve güvenli kentleşmeler için; jeolojik verilere göre doğru yer seçiminden başlayarak, yapı üretim ve denetim süreçleri bilimin ve mühendisliğin yol göstericiliğinde yürütülmelidir.
  • Ülkemizde meydana gelen depremlerin yol açtığı afet zararlarının, önemli ölçüde yanlış yer seçiminden ve binanın üzerine oturduğu zeminle ilişkisinden kaynaklandığı bilinmesine rağmen, binanın oturacağı zeminin özelliklerini ortaya koyan jeolojik-jeoteknik etüt (Zemin ve Temel Etüt) çalışmalarının "Yapı Denetim Sisteminin" dışında tutularak projeler ekinde sunulan önemsiz belgeler haline dönüştürülmüş olması yapı güvenliğinde ciddi bir zafiyet yaratmıştır.
  • Yapı Denetim Sistemi uygulamada olduğu gibi sadece "bina inşasının denetimi" ile sınırlı kalmamalı; gelişmiş ülke örneklerinde olduğu gibi, arsanın imar parseline dönüştüğü aşamadan başlamak üzere "etüt-proje ile etüt-projeye uygun yapı üretim" süreçlerini de denetleyecek bir kapsama kavuşturulmalıdır. Binanın statik projesine veri sağlayan zemin ve temel etütleri de yapı denetim sistemi içine alınmalı, Yapı Denetim Kanunu ve ilgili mevzuat bu kapsamda revize edilmelidir.
  • Kentsel planlama, yapı üretim ve denetim süreçlerini yönlendirmek ve denetlemek için merkez ilçe belediyelerimizde olduğu gibi bütün yerel yönetimlerde jeolojik-jeoteknik etüt birimleri kurulmalıdır.
  • Yapı ruhsatı vermeye yetkili belediyeler başta olmak üzere tüm yerel idarelerde, merkez ilçe belediyelerimizde olduğu jeoloji mühendisi istihdamı zorunlu hale gelmeli, jeolojik-jeoteknik çalışmaların uygunluk denetimi jeoloji mühendisleri eliyle yapılmalıdır.
  • Deprem nedeniyle meydana gelen yaralanmaların hemen hemen tamamının panik nedeniyle meydana gelmiş olması afet eğitimlerinin yetersizliğini bize bir kez daha  göstermiştir. Afet eğitimleri mutlaka jeoloji mühendislerinin desteği ile geliştirilerek belirli seviyeye getirilmesi gerekir.
 
İlimiz 1. Derece deprem bölgesi olduğu için depreme hazırlığımızında 1. Sınıf olması gerekmektedir. Bunun da başında yukarıda belirttiğimiz gibi jeolojik açıdan uygun yerleşim yeri seçimleri, doğru mühendislik hizmeti almış binalar üretmek ve deprem eğitiminin anaokulunda başlayan bir eğitimle depreme hazır bireyler yetiştirebilmektir ve bütün bunların bir döngü içerisinde denetlenebilmesidir.
 
Doğa olaylarının afete dönüşmesi "kader" değildir ve toplumsal acıların tekrar tekrar yaşanmaması bizim elimizdedir.