Türkiye'nin artık finansal krizde olmadığını belirten Zeybekci; "Aksine en az yıllık %5 büyüme hedefi olan, dinamik, gelişen bir ülkedir. Dolayısıyla modası geçmiş kriz dönemi politikaları, büyük hedefleri olan, edilgen değil, etken ekonomi olma yolunda ilerleyen Türkiye için artık geçerliliğini yitirmiştir. Tabii ki hastalığın tespiti doğrudur: Enflasyon. Ancak uygulanan tedavi yanlıştır: Yüksek faiz. Uygulanan yüksek faiz politikası kendi enflasyonunu üreterek, Türkiye’yi içinden çıkılmaz bir faiz-enflasyon sarmalına sokmaktadır. Defaatle vurguladığımız biçimde; Türkiye’de enflasyonun sebebi talebin çok yüksek olması değil, üretimin yetersiz olmasıdır. Bu sebeple, enflasyonla mücadelede yapmamız gereken en önemli şey arzı, üretimi, büyümeyi teşvik etmektir. Üretimi artırmak için yapılması gereken şey enflasyonla mücadele politikamızı değiştirmektir. Bunun da ilk adımı; faiz oranlarını düşürerek, yatırımları teşvik edecek ucuz finansmana erişimi kolaylaştırmaktır. Amacımız geçici çözümler geliştirmek değil, kalıcı, yapısal politikalar üretmek olmalıdır. Geçtiğimiz gün, TÜİK tarafından açıklanan Şubat ayı enflasyon rakamlarına göre, Şubat ayında yıllık enflasyon %8,8 artış göstermiştir. Enflasyon rakamları küresel krizden sonraki dönemde hedefimiz olan %5 seviyesinin çok üzerinde gerçekleşerek ortalama %8 düzeyinde seyretmiştir. Enflasyonla mücadelede faizleri yüksek tutarak, başarıya ulaşmanın artık mümkün olmadığını görüyoruz. 2010-2014 yılları arasında ortalama faiz oranı %5,8 seviyesinde iken, Türkiye’nin ortalama yıllık enflasyonu %7,8 civarında gerçekleşmiştir. 2014’ten sonraki görece yüksek faiz döneminde (ortalama %8,5) ise enflasyon ortalama %8,3 düzeyine yükselmiştir. Dolayısıyla, iki dönemi kıyasladığımızda açıkça görülüyor ki faizlerin yukarıya çekilmesi ve söz konusu dönemlerdeki ekonomik gelişmeler, enflasyonu düşürmemiş, aksine yükseltmiştir."

ÜRETİME, BÜYÜMEYE VE İSTİHDAM ARTIŞINA İHTİYAÇ VAR
Zeybekci; "Dünyadaki gelişmelere baktığımızda da faiz politikasının enflasyon üzerindeki başarısızlığını görmek mümkündür. Bugün, Japonya’da, talebi yükseltmek, tüketimi artırmak ve nihayetinde ekonomiyi canlandırmak amacıyla verilen yıllık yaklaşık 600 milyar dolar civarında parasal teşvik ve uygulanan negatif faiz oranlarına rağmen enflasyon yükselmek yerine, sıfır seviyesine gerilemiştir. Benzer olarak, Avro Bölgesinde de uygulanan yıllık 720 milyar avro tahvil alım programı ve sıfıra yakın, hatta reel olarak negatif faiz oranlarına rağmen, Şubat ayı enflasyonu %-0,2 olarak açıklanmıştır.  Dünyanın önemli ülkelerinde piyasada canlanma sağlayarak, deflasyondan enflasyona geçme çabasıyla uygulanan ve çalışmayan düşük faiz politikasının tam tersi Türkiye’de uygulanmaktadır. Bugün, nasıl ki bu ülkelerde faiz politikası enflasyon üzerinde başarısız sonuçlar alıyorsa, benzer şekilde Türkiye’de de yüksek faiz oranları enflasyonu düşürmede başarısız kalmaktadır.  Türkiye’de üretime, büyümeye ve istihdam artışına ihtiyaç vardır. Sanayicimizin, iş adamlarımızın ucuz likiditeye ve finansmana ihtiyaçları vardır. Finansman maliyetlerini ne kadar düşürebilirsek, firmalarımızın ucuz finansmana erişimini ne kadar kolaylaştırabilirsek, ekonomimizde o ölçüde daha fazla üretim, yatırım yapılacak ve istihdam imkânları oluşacaktır. Üretimdeki artışla birlikte, enflasyonda kalıcı ve gerçek tedavi sağlanmış olacak ve Türkiye yüksek faiz-yüksek enflasyon sarmalından çıkabilecektir." diye söyledi.