Denizli Nörobilim Aile ve Psikolojik Danışma Merkezi’nden Uzman Klinik Psikolog Kamil Ertekin bu dönemde öğrencilerin kendilerine ve çevrelerine 'Nasıl bir bölümde ve nasıl bir üniversitede okumak istiyorum ?', 'Bu isteğime ne düzeyde ulaşabileceğim ?', 'Çalışmalarımın karşılığını alamazsam, üniversite sınavında istediğim yeri kazanamazsam ya da hiçbir yeri kazanamazsam ben ne yapacağım ?, 'Ailemin, öğretmenlerimin ve arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakacağım?', ' Ya arkadaşlarımdan düşük puanlı bir yeri kazanırsam ne yapacağım?' gibi sorular yönelttiğine dikkat çekti.
Bu soruların, öğrencilerdeki kaygı düzeyinin artmasına yol açtığını belirten Ertekin, yaşanan kaygının çok yoğun olması durumunda kişinin enerjisini verimli bir biçimde kullanamayacağını, dikkatini ve gücünü yapacağı işe yönlendiremeyeceğini, potansiyelini tümüyle kullanamayacağını ve istenen performansa erişemeyeceğini vurguladı.
Ertekin, sınav kaygısı dolayısı ile hissedilen fizyolojik belirtileri, 'çarpıntılar, düzensiz kalp atışları, düzensiz solunum, hava açlığı, ellerde titreme, vücutta ateş basması hissi, baş ağrısı ve dönmesi, bayılma, beyni boşalmış hissi, kas yorgunlukları, uyuşma, titremeler, mide bulantısı, kusma isteği, sık idrara çıkma, hızlı bağırsak hareketi' olarak sıraladı.
Sınav kaygısının birçok öğrenci için akademik yaşamlarında ciddi bir problem olduğunu ifade eden Ertekin, "Öğrencilerin yaklaşık yüzde 18'inin akademik başarıları, bu öğrencilerin yüksek kaygı düzeylerinden olumsuz etkilenmektedir. Böyle durumlarda kullanacağımız bazı yöntemler kaygının başa çıkılabilir düzeye inmesi için bize yardımcı olabilir." dedi.

Sınav Kaygısıyla Başa Çıkmak İçin Yapılabilecekler

Ertekin, sınav kaygısı ile başa çakmak için yapabilecekleri şöyle sıraladı: "Sınava sizin için kolay olan sorulardan başlayın. Kendinizle olan iç konuşmalarınızın farkında olun. Kaygınızı ölçün ve nerelerde yükseliyor, farkına varın. Dikkatinizi başka bir yöne çekin. Doğru nefes alma ve gevşeme tekniklerini uygulayın. Sınavda kolay, uğraşılırsa yapılabilir ve zor sorular vardır ve bu değerlendirme mutlaka sizin için kolay, sizin için yapılabilir ve sizin için zor sorular olmalıdır. Cevaplandırmaya sizin için kolay olan sorulardan başlayın ve sizin için yapılabilir olanları daha sonraya bırakın ve en son sizin için zor olanları yapın. Kaygılı iç konuşmalar geleceğe yöneliktir ve genelde felaketi öngörür. 'Ya bildiklerimi unutursam?', 'Ya insanlar benim aptal olduğumu düşünürse?', 'Ya başarılı olamazsam?' gibi... Kaygılı düşüncelerin yerine alternatif düşünce üretilebilir. 'Diğer öğrenciler de gergin ve telaşlı.', 'Elimden gelenin en iyisini yapabilirim, yeterince hazırlandım.', 'Duygularım kontrolüm altında, başarabilirim', 'Takıldığım yerler olabilir, bilenlere soracağım ve yardım alacağım.', 'Diğer öğrenciler kadar iyi olmasam da elimden geleni yaparak ilerlediğimi ve daha iyi olduğumu göstereceğim.' gibi."

Anne Babalar Dikkat

Nörobilim Aile Danışma Merkezi uzmanlarından Psikolojik Danışman Alaaddin DEBGİCİ ise Anne ve Babaların, çocuklarının sınav kaygısı yaşamasına neden olan bazı tutum hatalarından söz etti:
“İlk olarak aşırı beklenti ile bu sınavı bir ölüm kalım savaşı haline getiren aile tutumu karşımıza çıkmaktadır. Bu tür aileler “Bu sınavı kazandın, kazandın; kazanamadın sürünürsün” mesajını çocuğa gerek sözlerle, gerekse beden diliyle iletmektedirler.
İkinci tutum ise özellikle başarılı olan öğrencilerin ailelerinde görülmektedir. Öğrenci bir iki yanlış yaptığında, es kaza bir iki soruda yanlış kodlama yaptığında,  “Eyvah! Çocuğumda stres oluştu”, “Derece yapamayacak mı?”, “Geçen yılki başarısını yakalayamayacak mı?” endişeleri ile hemen psikolog arama derdine giren ve sınava değil skora odaklı düşünen mükemmeliyetçi ve aşırı panik aile tutumu.
Bir diğer tutum ise “Her şey oluruna varır”, “Kendi hayatı, ister çalışır, ister çalışmaz. Ben ona gereken imkânı sunarım gerisi ona kalmış” bakış açısı ile tamamen takipten ve motivasyondan uzak aile tutumu...
Sınavla ilgili olarak, öğrencinin değerini sınavdaki başarıyla eş tutmak, sonuçlarla ilgili korkutmak, tehdit etmek öğrencinin motivasyonunun düşmesine ve kaygı düzeyinin artmasına neden olacaktır. “Kazanamazsan o zaman görüşürüz”,”Kazanamazsan arkadaşlarının yüzüne nasıl bakarsın, dostlarımızın hepsine rezil oluruz” gibi ifadelerden kaçınmalıyız.
Anne-babaların “Ben sana güveniyorum sen en iyi bölümlere layıksın, senin kazanamaman gibi bir ihtimali düşünemiyorum” gibi ifadeleri de öğrencinin motivasyonunu olumsuz etkileyebilir. Bu tür ifadeler öğrenciye taşıyabileceğinden fazla yük yükler. Kendisinden büyük beklentiler olduğunu gören genç, gerçekçi olmayan hedefler belirler ve buna ulaşmak için tüm gücüyle çabalar. Ancak bir süre sonra, taşıyamayacağı kadar ağır olan bu yükün altında ezilmeye başlar. Bunun sonucunda da öğrenmesi ve öğrendiklerini kullanması zorlaşır.
Aile, öğrencinin sınavlarda başarılı olması için gerekli koşulları hazırlamalıdır. Ancak sürekli olarak “senin için o kadar masraf yaptık, kazanamazsan paralar çöpe gidecek” tarzında mesajlar vermemelidir. Böyle bir yaklaşım sınav kaygısını tetikler.
 Aile, sınavlara hazırlanan genci başkaları ile kıyaslamamalıdır. “Kuzenin Anadolu Lisesini kazandı, senin ne eksiğin var” tarzındaki yaklaşımda gencin kendisini yetersiz hissetmesine yol açar.



Uzman Klinik Psikolog Kamil ERTEKİN sınava girecek öğrencilerin anne babalara şu önerilerde bulundu.
Çocuklarımızın başarısızlıkları karşısında ;

1- Öncelikle her çocuğun kendine has kişisel gereksinim ve gelişim içinde olduğunu kabul edelim. Onların sınırlarını zorlamayalım.

2- Alay etmeyelim, bağırmayalım, düşük başarıyı eleştirmeyelim ve aşağılayıcı ses tonuyla konuşmayalım.
3- Onların ders dışı faaliyetlerini yasaklamayalım, okul sonrası ceza olarak ders yaptırmayalım. Yani başarılı olamamasını ona bir ceza nedeni gibi göstermeyelim.

4- Başkalarının onları aşağılamalarına göz yummayalım.

5- Onları "Nasıl olursan ol, sana değer veriyorum." duygusundan yoksun bırakmayalım.

6- Yanlışlarını "yüzüne vurmayalım." Neyin daha doğru olduğunu, onun anlayabileceği ve benimseyebileceği biçimde ona göstermeye ve aynı zamanda onu kendi açısından anlamaya çalışalım.